Kitap, evet insanın hayatını değiştirir. Tıpkı sporun vücudumuzun şeklini değiştirdiği gibi. Fakat bu birkaç kitapla olacak iş değildir. Tıpkı bir iki aylık sporun vücudumuzu yeterince geliştirmediği gibi. Kitap, uzun süreli devamlılık ister. Her gün, bir sayfa dahi olsa okunmayı bekler. Onunla ilgilenmeniz gerekir, üzerine düşünmeniz, onunla vakit geçirmeniz…
Orhan Pamuk’un Yeni Hayat isimli romanı şu cümle ile açılır: ‘‘Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.’’ Birçok otorite tarafından gelmiş geçmiş en iyi ilk cümleler arasında gösterilen bu cümlenin farklı bir cazibesi vardır. Bu cümlenin cazibesi şundan dolayıdır:
Hepimiz, kitap okuyan herkes, içten içe bir gün bir kitap okuyup hayatımızın değişmesini isteriz. Fakat bu mümkün değildir. İnsan tarafından yazılmış hiçbir kitap, okuyanın hayatını baştan aşağı değiştirme gücünde değildir.
Ergenlikten çıktıktan sonra, gençlerin büyük çoğunluğu vücudunun değişiminden rahatsızdır. Artık kolayca kilo alabiliyor, göbeği ileri doğru uzanıyordur. Ve mevcut fiziki yapısından memnun olmayanlar spora yazılırlar. Spor salonlarına yüzlerce lira para vererek uzun süreli kayıtlar yaptırırlar. Fakat çoğu zaman hevesle gidilen bir, bilemedin iki aydan sonra verilen para unutulur, spora devam edilmez. Hevesi kaçmıştır.
Kitaplar da böyledir. İnsan, aklı ermeye başladığında çoğunlukla kendisinden ve hayatından memnun değildir. Kendisini, kaderini değiştirmek ister. Daha zeki, daha bilgili görünmek, daha tecrübeli, daha akıllı davranabilmek… Kitaplar okumaya heveslenir. Birkaç kitap sonra sıkılır, bırakır. Hevesi kaçmıştır.
Kitap, evet insanın hayatını değiştirir. Tıpkı sporun vücudumuzun şeklini değiştirdiği gibi. Fakat bu birkaç kitapla olacak iş değildir. Tıpkı bir iki aylık sporun vücudumuzu yeterince geliştirmediği gibi. Kitap, uzun süreli devamlılık ister. Her gün, bir sayfa dahi olsa okunmayı bekler. Onunla ilgilenmeniz gerekir, üzerine düşünmeniz, onunla vakit geçirmeniz…
Hızlı ve düzensiz okumalar, belki yine faydalıdır. Fakat tıpkı düzensiz spor yapıldığında vücudun orantısız gelişeceği gibi kitapta da düzensiz okumalar zihninizde bütünlüğün kaybolmasına ve kafa karışıklığına sebebiyet verebilir. Bunu aşmak için, nasıl ki sporda belirli günlerde belirli programlarla çalışılıyorsa, okurken de belirli bir listeye ve düzene sadık kalmak iyidir. Ve unutmayın, nasıl sporda hızlı ve ağır çalışmalar adale ve kemik sakatlanmalarına sebebiyet veriyorsa, kitapta da anlık hızlı ve ağır okumalar zihninizi rahatsız edebilir, istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Güzel olan her şey gibi, okumanın neticesinde ulaşacağınız yetkinlik, bir anlık, bir günlük, bir hafta ya da aylık çalışmanın neticesi olmayacaktır. Belki bir ömür, okumakta sebat etmeniz gerekecektir.
Başta da dediğimiz gibi, okumak biraz da hayatından memnun olmayan ve onu değiştirmeye çalışanların uğraşıdır. Yani kitaplar, mutsuzların sığındıkları birer limandır. Bunun sebebi, kaderinden memnun olmayanların kitaplarda alternatif kaderler bulabilmesidir. Özellikle romanlarda… İhsan Fazlıoğlu’ndan alıntılarsak; Evrende sorunlu ve sorumlu tek var-olan insandır. Sorunluluğumuzu ve sorumluluğumuzu unutmadan okumak gerekir. Kitaplar, sığınmak için her ne kadar iyi limanlar olsalar da, bizim sorunluluğumuzu hiçbir zaman sonlandıramayacaklardır. Sorunlu yaratılışımız belki de kıyamete kadar devam edecektir. Kitaplar ise belki sorunun ne olduğu hakkında size fikir verecektir.
Peki, kitaplar yalnızca hayattan kaçılan limanlar mıdır? Sanırım hayır. Kitapların faydaları her ne kadar sıralanmaya çalışılsa da, bir sıralamaya sokulamayacak kadar değişkendir. Kelime hazneniz gelişir, daha zeki olursunuz, daha tecrübeli, daha dinamik, hayatı daha iyi kavrarsınız… Öyle sanıyorum ki bu sıralamalardaki hiçbir faydayı aktif olarak hayatınızda göremeyeceksiniz. Fakat faydalı olduğunu, okuyan ve okumayanı yan yana koyduğunuzda sezebileceksiniz. Bu, bariz ve belirli bir fayda olmayacaktır, yalnızca sezebileceksinizdir. Ve bu sezgi, okumaya başlamak için size yetecektir.