Tâbiînin meşhur âlim ve zâhidlerinden Hasan Basrî (r.a) Hazretleri’ne:
“Bize Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in ashâbının vasıflarından bahsedebilir misin!” dediler. Ashâb-ı kirâmın zikrini işitince göz yaşlarına hâkim olamadı. Bir müddet ağladıktan sonra şöyle buyurdu:
“Onların sîmâlarında, hallerinde, hareketlerinde hep hayır ve sadâkat alâmetleri zuhûr etmişti. İktisâd sebebiyle elbiseleri kalın ve sert idi. Yürüyüşleri mütevâzı idi. Konuştukları şeyleri yaşarlardı. Yedikleri ve içtikleri hep helâl u hoş idi. İtaat ederek boyun eğmeleri Rablerine idi. Hoşlarına gitse de gitmese de hakkı kabul ederlerdi. Üzerlerindeki hakları dost düşman herkese edâ ederlerdi. Günâh korkusu onları yanlış konuşmaktan korurdu. Gündüzleri susuz geçerdi. Bedenleri nahifleşmişti. Allah’ın rızâsını düşünerek kulların kızmasını hafif görürlerdi. Öfke ânında aşırıya gitmez ve zulmetmezlerdi. Hevâlarına uyarak Allah’ın Kur’ân’daki ahkâmını çiğnemezlerdi. Lisanlarını zikirle meşgul ederlerdi. «Allah’ın dînine yardım edin!» denildiğinde kanlarını cömertçe bezlederlerdi. Allah için borç istendiğinde mallarını cömertçe sarfederlerdi. Mahlûkâttan korkmazlardı. Ahlâkları güzel idi. Dünyevî ihtiyaçları gâyet az idi. Âhireti kazanabilmeleri için dünyadan az bir mal onlara kifâyet ederdi.” (Ebû Nuaym, Hilye, II, 150)