
Şubat ayının son gününde Dolmabahçe Sarayında hükümet ile Kürt siyasi hareketinin müzakeresi sonucu, Kürt meselesinin çözümüne yönelik önemli bir adım atıldı. Çoğunluğa göre atılan adım bir milat niteliği taşıyor. Vesayet yanlılarını dışarıda bırakırsak, diğer kesimler atılan adımdan memnun. Hafta başından beri ülke gündemini meşgul eden bu adımla alakalı tartışmalar ve köşe yazıları bir süre daha devam edecektir.
Daha Cumhuriyetin ilk yıllarında, hakları ellerinden alınan, daha sonra marjinal bir çizgiye kayan Kürt hareketiyle ilişkiler, zaten iki yıldır uyumlu haldeydi. Yine de bütün mesele hallolmuş değildi. Son adımla birlikte görünüyor ki nihai çözümden başka bir yol artık yok. Üç ay sonra yapılacak genel seçimlere kadar yaşanacak gelişmeler merak konusu; lakin iki tarafın da her türlü ajitasyona karşı dikkatli olması icap eder. Çünkü diğer taraf çözümü baltalamak için çıkabilecek en ufak pürüzden bile istifade etmek isteyecektir.
Genel seçimlerin önemi arttı
Bu müzakereden sonra Haziran ayında yapılacak genel seçimlerin önemi daha da artmıştır. Şu anki veriler, adımın sağında bulunan iktidar partisini sevindirecek cinsten. Adımın solunda yer alan Kürt siyasi hareketinin seçimde elde edeceği sonuç ise sürprizlere gebe. Çoğunluk barajı aşması için temennide bulunuyor. Bir de çemberin dışındakiler var tabii. Atılan adım hoşlarına gitmedi. Siyasileri bir tarafa koyarsak bu partilere oy veren seçmen kitlesi bu adımdan sonra nasıl bir tepki verecek? Bu seçmen kitlesinden çemberin içindekilere oy gidecek mi? Bu sorular çoğaltılabilir; görünen o ki Haziran’daki seçim siyasi tarihin en ilginç seçimlerinden biri olacak.
Olağandışı bir durum yaşanmaz ise Haziran sonrası nihai sona doğru adımların durdurulmaz biçimde hızlanacağı bellidir. Karşıt grupların çıkarabileceği provokasyonlar şöyle dursun bu saatten sonra Kürt hareketinin yeniden silahlanma olasılığı düşüktür. Mutlak çözüm gerçekleştiğinde siyaset dünyası yepyeni bir eksene girecektir.
Kürt hareketini silah bırakma konusunda ikna etmek ve siyasi, bireysel haklarını vermek, onları ülkenin bir bütünü haline getirecektir. Siyaset dışında ise Kürt halkının dil, eğitim, insan hak ve özgürlüklerinin sağlama alındığına dair ikna edilmesi de bu sürecin ardından gerçekleşmelidir. Geçmişte yaşananlardan tecrübe ettik ki; Kürt halkı sadece siyasi sahnede mağdur edilmedi. En tabii insan haklarından da yararlanamadılar. Siyasi aktörlerin dışında Ahmed Arif, Yılmaz Güney, Ahmet Kaya ve Şivan Perwer gibi Kürt kökenli sanatçıların başlarına gelenleri bir hatırlayın, meseleyi anlarsınız.
Elbette geçmişte yaşananları unutmayacağız. Tam aksine o günleri hatırlayıp dersler çıkaracağız. Ama şimdi bir süreliğine de olsa bugüne dönelim. Bugünü tadını çıkararak yaşamak bütün barış yanlılarının yegâne hakkıdır. Artık barış kapısının önüne gelinmiştir. Şimdi bütün mesele bu kapıdan içeriye girebilmektir. Belki de "Yeni Türkiye" söylemini sağlamlaştıran unsurlardan biri de bunu başarmak olacaktır.