Turgay Bakırtaş
“Bu insanlar özgürce futbol oynamak istiyor. ‘Bir gün İsrail’i en azından sahada yeneceğiz’ diyorlar. ‘Evlerimizi zaten yakıyorlar, varsın Ziyad El-Kord’a yaptıkları gibi gol attığımız için yaksınlar, ne değişir ki?’ sözünden sonra insan olan onlarla aynı takımda olur!”
Yukarıdaki sözler 2009-2011 arasında Filistin Milli Takımı’nın hocalığını yapmış Cezayir asıllı Fransız teknik adam Moussa Bezaz’a ait. Ona bu sözleri söyleten acı gerçekler ise birçoğumuzun malumu. İsrail devletinin hayatın her alanında zulmettiği Filistin halkını yeşil sahada rahat bırakması beklenemezdi. Nihayetinde futbol, ne kadar endüstrileşmiş olsa da hâlâ zayıf/güçsüz/ezilen ülkelerin manen “intikam alabildikleri” bir spor. Bu yüzden İsrail devleti çok uzun süre Filistinlilerin futbol oynamasını engelledi. Bu engeller işe yaramadığında da en iyi bildiği işe, öldürmeye soyundu. Golcülüğüyle dikkat çeken Ziyad El-Kord’un evi İsrail askeri tarafından yerle bir edildi. Yetenekli orta saha oyuncusu Tarık El-Quto, İsrail’in 2006’da düzenlediği bir askeri operasyonda öldürüldü. 27 Aralık 2008 tarihindeki Gazze bombardımanında aramızdan ayrılan 1133 Filistinlinin arasında üç milli futbolcu vardı: Ayman Alkurd, Shadi Sbakhe ve Majeh Woshtahe.
İsrail’in gerek öldürerek ve baskı uygulayarak, gerekse diplomatik kanalları kullanarak yok etmeye çalıştığı Filistin Milli Futbol Takımı, tüm bunlara rağmen müthiş başarılara imza attı. Ama isterseniz hikâyeyi en başından, Filistin halkının futbolla tanışmasından alalım.
Futbolcu Aranıyor!
Futbol, birçok yere olduğu gibi Filistin’e de İngilizler sayesinde geldi. İngiliz mandası altındaki Filistin’de Araplarla Yahudilerin kurdukları futbol takımı 1934 ile 1940 arasında 5 uluslararası maç yaptı. İlk müsabaka 1934’te Dünya Kupası eleme maçında Mısır ile oynandı ve Filistin deplasmanda oynadığı bu maçı 7-1 kaybetti. 1940’taki son maçta ise sahasında Lübnan’ı 5-1 mağlup etti.
Futbol federasyonunu 1962’de kuran Filistin, bağımsız bir devlet olmadığı için 1998’e kadar FIFA tarafından tanınmadı. Dolayısıyla o tarihe kadar hiçbir uluslararası maç oynayamadılar. FIFA’nın tanımasından sonraysa ilki Lübnan’la olmak üzere peş peşe üç maç yaptılar. 23 Haziran’da Beyrut’ta oynanan maçı Lübnan 3-1 kazandı. 26 Haziran’da Suriye ile oynanan maç, Suriye’nin 2-1 üstünlüğü ile neticelendi. 29 Haziran’da Ürdün ile oynanan karşılaşma ise 1-1 bitti.
2006 Dünya Kupası gelip çattığında, Filistin Futbol Federasyonu elemelere katılacak bir takım kurmak için eşi görülmemiş bir kampanya başlattı. Federasyon, Filistinlilerin yaşadığı ülkelerdeki gazetelere ilan vererek Filistin asıllı oyuncuları milli takıma davet etti. Bu davete özellikle Şili’deki Filistin asıllı oyuncular karşılık verdi. Başta Palestino kulübündekiler olmak üzere Şili Ligi’nde top koşturan birçok oyuncu Filistin Milli Takımı’ndaydı artık. Palestino’nun forveti Kettlun, Filistin Milli Takımı’nın formasını giyeceğini öğrendiğinde babasının ağladığını söylemişti. Filistin, henüz çok yeni ve tecrübesiz bir takım olduğu için o elemelerde bekleneni veremedi. Zaten İsrail devleti de bunun gerçekleşmesi için elinden geleni yapıyordu. Gruplara katılma maçında Singapur’la oynadıkları ilk maçı 4-0 kaybeden oyuncular ikinci maça çıkamadılar. Çünkü İsrailli yetkililer Filistin Milli Takımı’nın ülkeden çıkışına izin vermedi. Filistin Federasyonu maçın ertelenmesi için FIFA’ya başvursa da FIFA bu başvuruyu kabul etmedi ve 3-0 hükmen mağlup sayıldılar. Aynı olay 2010 Dünya Kupası elemelerinde de tekrarlandı. Filistin Milli Takımı yine İsrail engeline takılmış, FIFA da maçın yerini ve tarihini değiştirmesi gerekirken Filistin’in 3-0 hükmen mağlup saymıştı.
Zafere Doğru
Filistinliler 2008’e kadar kendi ülkelerinde oynayamadılar. İç sahada oynamaları gereken maçlarda Mısır, Ürdün, Katar gibi ülkeler Filistin’e ev sahipliği yapıyordu. 26 Ekim 2008’de ise tam 68 yıl aradan sonra kendi topraklarında ilk milli maçlarına çıktılar. FIFA kokartlı hakemimiz Cüneyt Çakır’ın yönettiği bu dostluk maçında Filistin’in rakibi Ürdün’dü. Ramallah yakınlarındaki Faysal El-Hüseyni Stadı’nda oynanan karşılaşma 1-1’lik beraberlikle sonuçlandı. 6 bin taraftarın izlediği bu maçın seyircileri arasında FIFA Başkanı Sepp Blatter de vardı. Elbette İsrail bu maçın da oynanmaması için elinden geleni yaptı. Hem Ürdünlü futbolcuları saatlerce sınırda beklettiler, hem de işgal altındaki Gazze’nin Al Hilal takımından 6 oyuncunun Ramallah’a girmesine izin vermediler.
2014 Mayıs’ında, verilen çetin mücadelenin karşılığını alma adına güzel bir olaya şahit oldu futbolseverler. Filistin, Asya Futbol Konfederasyonu (AFC) Challenge Kupası finalinde Filipinler’i 1-0 yenerek, geçtiğimiz ay düzenlenen Asya Kupası’na katılma hakkı kazandı. Bangladeş, Nepal ve Kuzey Mariana Adaları’ndan oluşan eleme grubunu gol yemeden lider bitirerek turnuvaya katılan Filistin, turnuvadaki grup maçlarını da yine gol yemeden lider bitirdi. Yarı finalde Afganistan’ı 2-0’la geçtiler. Filipinler’le karşı karşıya geldikleri final maçını da 59. dakikada Eşref Numan’ın attığı golle 1-0 kazanarak turnuva şampiyonu oldular. Katılan takımların düzeyine bakıldığında çok büyük bir başarı sayılmayabilirdi bu şampiyonluk. Ancak Filistin’in nasıl şartlar altında mücadele verdiğini bilenler için müthiş bir başarı hikâyesiydi bu. 9 Ocak 2015’te Avustralya’da düzenlenen Asya Kupası ise Filistin için iyi geçmedi. Japonya, Irak ve Ürdün’le mücadele ettiği gruptan çıkamayan Filistin, turnuvaya erken veda etti.
Yaklaşık 15 seneden beri Filistin’de düzenli bir futbol ligi bulunmuyor. Maçlar genellikle aynı şehrin takımları arasında yapılıyor. Filistin’de herkes gibi sporcular da hayatlarını çok zor şartlar altında sürdürüyor. Bitmek bilmeyen İsrail katliamlarında hayatını kaybeden sayısız insanın içinde yüzlerce lisanslı sporcu da var. Buna rağmen Filistin hâlâ direniyor; savaşta da sahada da...
Son Osmanlı: Palestino
Siyonist hareketin 1948’de İsrail devletini kurması, Filistin halkına bugüne dek uyguladıkları zulmün miladı oldu. Toprakları sürekli işgal edilen ve öldürülen Filistinlilerin bir bölümü dünyanın çeşitli bölgelerine göç etmek zorunda kaldı. Aslında bu göçler Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde başlamıştı. İngilizlerin bölgede bir Yahudi devleti kurulmasına imkân tanıyan girişimleri sebebiyle çok sayıda Lübnanlı ve Filistinli başta Şili ve ABD olmak üzere dünyanın dört bir yanına göç etmişti.
O dönemde Şili’ye göç eden ve çoğunluğu Hristiyan olan Filistinliler, 1920’de başkent Santiago’da Palestino Futbol Takımı’nı kurdular (Palestino, İspanyolcada “Filistin” anlamına geliyor). Filistin bayrağından alınan kırmızı-siyah-beyaz-yeşil renklere sahip bu takım Şili Ligi’nde 1955 ve 1978 yıllarında 2 şampiyonluk elde etti. Ülkede yaşayan 500 bine yakın Filistinlinin büyük destek verdiği Palestino, Şilililer tarafından “Osmanlılar” diye de anılıyor. Bunun sebebi ise ilk büyük göç dalgasının gerçekleştiği 1856 yılında Filistin’in Osmanlı toprağı olmasıydı.
Palestino, Şili’nin büyük kulüpleri arasında sayılmasa da yıllardır 1. ligde tutunmaya ve mücadele etmeye devam ediyor. Tıpkı toprağında yetiştikleri, ismini ve renklerini aldıkları Filistin gibi.