Araplar, Arapları katlediyor… Müslümanların savaş uçakları Müslümanlar üzerine ölüm yağdırıyor… Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Arapların talebi ile başka bir Arap ülkesine müdahaleye hazırlanıyor… Bu kıyamet alametlerinden biri olsa gerek…
Ortadoğu’da olup bitenler Re’y’il Yevm Gazetesi’nin başyazısında analiz edilirken kullanılıyor bu ifadeler… Hakikaten bölgenin durumu içler acısı. Oluk oluk kan akıyor İslam coğrafyasında. Müslüman Müslümanı katlediyor hem de acımasızca…
Arap ülkelerine ait savaş uçakları bomba yağdırıyor düşman hedeflerine, ancak ne acıdır ki dümdüz edilen o hedefler Araplara, Müslümanlara ait şehirler, katledilen düşmanlar ise yine Araplar ve Müslümanlar…
DAİŞ’in, esir aldığı Ürdünlü pilot Muaz Kasesbe’yi, bir kafesin içinde yakarak öldürmesinin ardından Suriye ve Irak’taki dibi görünmez kaosun içine Ürdün de çekildi. Mısır da, Libya’daki bir başka kaosun içine çekiliyor darbe lideri Sisi’nin katkılarıyla…
Evet, Libya’da işler her geçen gün sarpa sarıyor. Ülkede kaos bugünlerde zirve yapmış durumda. İki hükümetli, iki meclisli ve onlarca örgütün birbirleriyle kıyasıya mücadelesine sahne olması nedeniyle ülke parçalanmanın eşiğine gelmiş durumda.
Mısır’daki askeri darbenin bir benzerini Libya’da gerçekleştirmek isteyen çevreler ki bunların başında İhvanfobik Körfez ülkeleri geliyor, Libya’nın bugünlere gelmesinde çok büyük payları var. Söz konusu çevreler Libya’nın Sisi’si General Halife Haftar’ın darbesinin başarılı olması için ellerinden geleni artlarına koymadılar. Ama Mısır’da başardıklarını Libya’da başaramadılar. Libya’da başardıkları şey Libya’nın daha çok bataklığa saplanması oldu. Bu arada istikrarsızlık ve iç savaş DAİŞ’in Suriye ve Irak’ın ardından Libya’da da alan kazanmasının ve etkinliğinin artırmasının önünü açtı.
Her ne kadar inkâr etseler de uzun bir zamandır savaş uçaklarıyla Libya’daki savaşa müdahil olan Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’daki darbe yönetimi Libya’daki kör savaşın bir parçası idiler. Geçen ay 21 Mısırlı Kıpti’nin DAİŞ tarafından vahşice katledilmesinin ardından Mısır ordusu tarafından başlatılan misilleme niteliğindeki hava saldırılarıyla birlikte Sisi liderliğindeki Kahire yönetiminin Libya’daki savaşın parçası olması resmiyet kazandı. DAİŞ’in militanlarından çok, sivilleri katleden Mısır yönetimi bununla da yetinmedi, Libya’ya uluslararası askeri müdahale çağrısında bulundu.
Bu çağrı Arap kamuoyunda yoğun bir biçimde tartışıldı ve darbe lideri Sisi, yoğun bir biçimde eleştirildi. Ortadoğu’nun usta gazeteci Abdülbari Atwan, eleştirilerini ve bölgenin acı gerçeklerine ilişkin tespitlerini yaparken şu çarpıcı ifadeleri kullandı; “Düne kadar Arap ülkeleri BM Güvenlik Konseyi’ne İsrail’in saldırganlığının kınanması ya da işgalci İsrail’in Araplara yönelik hukuk dışılığının önüne geçilmesi için giderlerdi. Şimdilerde devir de dengeler de değişti. Şimdi aynı Araplar aynı Güvenlik Konseyi’ne terörle mücadele gerekçesi adı altında bir başka Arap ülkesinin işgalinin önünün açılması için gidiyorlar. Oysa ki çok değil birkaç ay önce İsrail, havadan, karadan, denizden Gazze’yi bombalayıp, üçte birinin çocukların oluşturduğu 2200 kişiyi katledip, on binlercesini yaralarken, binlerce evi dümdüz ederken bunan adı terör olmuyor muydu? İsrail terörünün kurbanları insan değil miydi? Kardeşleriniz değil miydi? Yoksa İsrail’in terörü iyi huylu terör müydü de BM Güvenlik Konseyi’nin kapısını çalmadınız ey vicdan sahipleri?”
Doğru söze ne denir?