Beytullah Genç
Delilerin rol modelleri ilk önce kendi etrafında yaşayan insanlar sonra da toplumun tamamıdır. Deliniz iyiyse sevinin şayet kötüyse bir düşünün biz nerede hata yapıyoruz diye. Çünkü deliler pek düşünemez, olanı olduğu gibi alırlar. Sorgulamazlar.
Deli dediğin etrafında neler döndüğünü çözmeye başlamış bir insandır. Hepsi bu! Washa Katu Style bu sözünü bizim halk arasındaki tabiri ile aşırı akıllılıktan delirmiş dediğimiz kişiler için söylemiştir diye tahmin ediyorum. Bu tipte deli dediğimiz insanlara hepimiz az çok rastlamışızdır. Tıpkı yıllar önce Ankara-Ulus’ta arkadaşımla gezerken üstü, başı dağınık, hal ve hareketlerinden deli olduğunu ele veren kişinin henüz dolar bu seviyelere ulaşmamışken, “elinizdeki parayı dolara çevirin bir yıla kalmaz dolar tavan yapacak” dediğinde, Allah’ın delisi ne anlar bu işlerden deyip umursamaz bir tavırla gülüp geçtiğimizdeki gibi.
Ama bu yazımda size bahsedeceğim delileri spastik engellilerle karıştırmamanızı rica ediyorum. Gerçek manada zihinsel olarak kısıtlı dünyaya gelen daha çok yüzdelik zeka oranı düşük, ya da ileri derecede saf olan kişiler gelsin gözünüzün önüne.
Ben yaklaşık 3 yıldır ceza infaz kurumunda infaz ve koruma memuru (eski adıyla gardiyan) olarak görev yapmaktayım. Yaşım henüz 22 ama insanlar hakkında epeyce bir bilgi birikimim oldu. Bu insanlar iyi ya da kötü fark etmez. Size, gözlemlerime dayanarak farkına vardığım iki deli türünden bahsetmek istiyorum: Köy delileri ve şehir delileri.
İlk olarak köy delilerini ele alalım. Köyde altı sene yaşadım. Yaz aylarında da hâlâ köyüme gider gelirim. Bizim köyde Ömer vardı. Deli Ömer. Köyün delisiydi. Köy halkından ne öğrendiyse aynısını yapardı. Dikkatinizi verin! Köy halkından ne öğrendiyse aynını yapardı diyorum. Çünkü onun için toplum köydü. Köy ne yer ise o da onu yer, köy ne derse o da onu söylerdi. Şimdi Ömer ile olan diyalogumuza daha sonra devam etmek üzere bir ara verelim.
Sonra bir de şehir delileri var. Ben bu şehir delileri ile sıkça karşılaşıyorum. Evet doğru tahmin. Cezaevinde.
İnsanoğlu su misali bulunduğu kabın şeklini alır ya işte şehir delileri bunu kanıtlar nitelikte. Suça itilmiş yahut suç potansiyeli yüksek bir yerde doğmuş, büyümüş, zekâ seviyesi düşük bir kişi bazen cinsel suçla, bazen cinayetle, bazen uyuşturucu kuryeliği ile bazen de hırsızlıkla karşıma çıkıyor. Aslında onların bu suçları işleme potansiyelini doğuştan edinmiyorlar. İlk önce bireyler sonra da toplum öğretiyor bu suçları onlara.
Şehirlerde her geçen gün artan suç oranları artık bırakın akıllıyı, deliyi bile etkisi altına alacak, yoldan çıkartacak bir seviyede. Birey bozuldukça toplum da yavaş yavaş bozuluyor. Kültürümüzden uzaklaştıkça suçlar artıyor. Dinimizi gerektiği gibi yaşamadıkça dünya her geçen gün yörüngesini kötüye doğru çeviriyor. Artık kimse kimseye bakıp da bir güzellik göremiyor. İyilikle, hayırla değil kötülükle yarışıyor insanlar. Belki siz bilmiyorsunuz ama her gün öylesine ucuz sebeplerden insanlar geliyor ki cezaevlerine hayretler içinde kalırsınız. Komşusunun duvarından kendi bahçesine düşen taş, adam öldürme nedeni olmuş. Ve daha neler neler…
Size anlatmak istediğim asıl konuyu anladığınızı umuyorum. Deliler bana göre toplumun aynasıdır. Deliler çünkü çocuk gibidir. Siz ne yaparsanız onlar da aynısını yapar. Delilerin rol modelleri ilk önce kendi etrafında yaşayan insanlar sonra da toplumun tamamıdır. Deliniz iyiyse sevinin şayet kötüyse bir düşünün biz nerede hata yapıyoruz diye. Çünkü deliler pek düşünemez, olanı olduğu gibi alırlar. Sorgulamazlar.
Bizim Ömer’e gelince. Ömer yıllardır el arabasıyla köydeki tuğla, kiremit vs. parçalarını topluyor. Sonra hepsini köydeki bir arsaya getirip yığıyor. Hatta köyümüzün belediye başkanı onun için o arsayı kepçe ile kazdırmıştı topladıklarını getirip orada biriktirsin diye. Peki niçin topladığı kiremit, tuğla parçalarını getirip o arsada biriktiriyordu? Çünkü Ömer onlarla cami yapacak. Allah aşkına Ömer sen garip bir insansın kim öğretti sana bunu? Cami yapma fikri de nerden çıktı? Sen de şehir delileri gibi araba olsana, uçak olsana, futbolcu olsana… Anladım dedelerimiz öğretmiş Ömer’e. Bir toplum deliyi bile kendine uydurmuş. Ona bir yaşama sevinci vermiş. Ömer’i ne hırsızlık yaparken ne de birine kızarken gördüm ben. Çünkü Ömer de böyle görmemişti...