Batı’nın en çok çiğneyip çiğneyip önümüze attığı sakızdır, ifade ve fikir özgürlüğü meselesi. Fikir özgürlüğü konusunda asla taviz verilemeyeceği masalını dinlersiniz kendilerinden. Ama hemen her konuda olduğu gibi ifade ve fikir özgürlüğü konusunda da çifte standartlık Batı için standart hale gelmiştir!
Sövülen, alay edilen, hakaret edilen İslam ve Müslümanlar olunca fikir özgürlüğünün Batı’da sınırı yoktur. Ama bırakın Yahudiliği, İsrail hükümetinin cürümlerini eleştirmek bile antisemit olmanız için yeterlidir o fikir özgürlüğü savunucusu Batı’da.
Bakın Charlie Hebdo çizerlerinden Maurice Sinet’i, 2008 yılında Sarkozy’nin oğlunun para karşılığı Yahudi olacağını ima eden bir karikatür çizince, Yahudilikle parayı ilişkilendirmek gibi çok büyük bir günah işlemiş oldu ve derhal işine son verildi. Ama söz konusu 1.5 milyar Müslümanın en kutsalını akıl almaz çirkinliklerle yan yana resmetmek, hakaret etmek fikir ve ifade özgürlüğü öyle mi?
CNN’nin 34 yıllık eleştirmeni Jim Clancy “İsrail yanlıları bizi, Fransa’daki karikatüristlerin İslam karşıtı olduğu için öldürüldüklerine inandırmaya çalışıyor. Bu çabalar İsrail propagandasının parçası, insan hakları savunusu değil” ifadesini kullanınca kendini kapının önünde buldu. Jim Clancy tek değil, 2010’da bir başka CNN sunucusu Rick Sanchez de, Helen Thomas da Clancy ile benzer sebeplerle işlerinden oldular. NBC muhabiri Ayman Muhyiddin, İsrail güçleri tarafından sahilde oynayan çocukların öldürülmesine şahit olduktan sonra çocukların parçalanmış cesetlerinin fotoğraflarını paylaştı diye işinden olmadı ama başka bir yere gönderildi.
Fransız komedyen Dieudonne M’Bala’nın “Kendimi Charlie Coulibaly gibi hissediyorum” dedi diye hayat kendine dar edildi.