Sultan III. Mustafa devrinin en önemli devlet adamlarından olan Koca Ragıp Paşa, bir Ramazan akşamı dost ve ahbabını evinde iftara davet eder.
Teravihten sonra muhabbet esnasında konu birden kazaya kalan ibadetlere geliverir. Herkes, senin hangi ibadetten kazaya kalan borcun var, diye birbirine sorar durur…
Ragıp Paşa, şair Haşmet’e döner ve sorar:
- Haşmet! Senin ne kadar borcun var?
Haşmet sevinçle cevap verir:
- Mahalle bakkalına bin kuruş kadar, kasaba dört yüz beş yüz kuruş. Bir o kadar da eşe dosta borcumuz var Paşa Hazretleri…
Bütün hâzirun gülerken Ragıp Paşa der ki:
- İlâhi Haşmet! Ben sana onu mu soruyorum yahu? Namazdan oruçtan borcun var mı? Benim sorduğum bu…
Şair Haşmet, açık vermeye niyetli değildir. Bu sebeple ona ibretamiz şu cevabı verir:
- Paşam, siz ibadetlere dair borcumu bırakın, onu Allah sorar. Bu husus Allah’ın işi. Lütfen Allah’ın işine karışmayın... Sizin bana soracağınız, kul borcudur. Bu yüzden siz bana kullara olan borcumu sormalısınız.