Asırlar geçse de şahıslar ve mekânlar değişse de hak ihlalleri hep tartışma konusu olmuş. Bu ihlallere tepki eski zamanlarda daha çok halktan ve ediplerden gelmiş ama dünyanın yeni bir dönüşüm evresine girdiği Fransız İhtilalinden sonra bu mesele daha çok tartışılagelmiş. Kimi düşünce akımları bu ihlallerin karşısında bir fikir geliştirse de özellikle 20. yy’ da kurulan sivil toplum kuruluşları hak ihlallerine karşı mücadeleyi daha sistemli hale getirmiş.
Bu minvalde Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi (UHİM) üç güzel katalog hazırlamış. Hazırlamış olduğu üç katalog Almanya, ABD ve İsrail’in 20. yy’ da uyguladıkları hak ihlallerini bölümlere ayırarak anlatmış. Katalog içinde bu ülkelerin kendi ülkelerinde uyguladıkları politikalar sonucu meydana gelen hak ihlallerinin yanı sıra savaşlarda, uluslararası siyasi ve ticari antlaşmalarda uygulamış oldukları hak ihlalleri de ele alınmış. Kataloğa bir göz atınca hem yapılan insan hakkı ihlallerini hem de (kısa bir zaman dilimini kapsasa da) bunun tarihi gelişimini görüyoruz. Bu açıdan katalog bir nevi tarihi vesika değerinde.
Beşeriyetin en büyük buhranları yaşadığı 20. yy’ ı yaklaştık çeyrek asır önce geride bıraktık. Yine de türlü türlü hak ihlalleri ile halen karşılaşılıyor. 20. yy’ da yaşanan onca savaş, dünya siyaset devlerinin birbirleriyle çekişmeleri, kimi ideolojilerin iflası, ırkçılık, cinsiyetçi ayrımcılığının menfi sonuçları üzerinde kafa yorulmamış; barış bildirileri ve antlaşmaları bile bu ihlallerin önüne geçememiş. Modern dünyanın baş aktörleri bu olumsuzluklarla mücadele etme iddiasında bulunurken (işin ironik tarafı) büyük hak ihlalleri uygulamaktan geri durmamış. Daha bir asır “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” diyen Mehmed Akif aslında bizim anlatmak istediğimizi söylüyordu.
Anlaşılan o ki bu meseleye farklı bir çözüm bulunması gerekiyor. 21. yüzyıl bu fırsatı kullanabilmek için güzel bir şans. Önemli olan ise bu fırsatı kimin kullanabileceğidir. Bugün görünen manzara o ki; Batı dünyasının bu konuda yeni bir çözüm getirmesi bir süre daha zor görünüyor. Batı memleketleri öncelikle kendi ülkelerinde yaşanan ırkçılığa ve ayrımcılığa bir çözüm bulmalılar. Diğer taraftan son dönemde dünya siyasetinde aktör olmaya aday kimi ülkeler de bu soruna çözüm bulmak için odaklanmalılar. Sivil kanatta ise insan hakları örgütleri, sivil toplum kuruluşları birleşip çözüm arayışına girmeli bunun için paneller düzenlemeli, basın yayın organları aracılığıyla kamuoyunu bilinçlendirmelidir. Bugün UHİM’ nin hazırladığı üç kataloğu yeni bir adım atılması için gönderilen işaret fişeği olarak kabul edebiliriz. Bu konuda nasıl bir duyarlılık sergileneceğini ileriki zamanlarda göreceğiz.