İlim de kelimeler de gönlü dar insanın işi değil. Sen yeryüzüne sığamazken, gönlüne Allah’ı nasıl misafir edeceksin? Kelimelerle incelsin ruhumuz, ferahlasın kelimelerle.
kuyan, yazan, dinleyen insanlar ve bu fiillerine yüreklerini katan insanlar, tahminimce başlıkta soruya birçok cevap bulabileceklerdir. Kelimeleri severiz. Kelimeleri sevmemize birçok sebep bulabiliriz.
Kelime, Allah’ın esmasını öğrenmemize vasıtadır. Allah’ın kelimeleri tastamamdır, değiştirilmeye güç yetirilemez (En’am, 115) ve Allah’ın kelimeleri (Kur’an) bize Rasul’den emanettir, sünneti ile birlikte. Ta ki sımsıkı sarılalım, ahir zamanın fitne rüzgarlarında savrulup, kavrulmayalım diye.
Kelimeler idrakimizin önündeki sis perdesini aralar. Ortalığa saçılmış bir yapbozun bir arada enfes bir manzaraya dönüşmesini sağlar kelimeler. Tam da on ikiden vurur, hissettiklerimizi anlatır, gönle ferahlık verir, derde derman olur. Ve bazen aynı kelimeler nasıl da yararlar, durur.
Eylesen tûtiye ta’lim-i eda-yı kelimat
Nutku insan olur amma özü insan olmaz (Fuzuli)
Kelime, insanın iltica aracıdır. Settarü’l uyub örtüsüne bürünmek, kusurlarını örtmek ister insan. Mukallibe’l kulub kelimesindeki kalbini sarıp sarmalayan cilveden medet umar. Rahman kelimesi olmasa, insan nasıl sabreder kendi günahlarına.
Rahmeten lil alemin denizlerine dalar insan. Rauf ve Rahim’den (Tevbe, 128) nasibine düşene varmak ister. Efendimiz’i (s.a.v.) tanıtır kelimeler. Cevamiu’l kelim’dir O. O’nu kelimelerin sultanı saysak az kalır. Kelimelerin cisminde tasarruf ederek, manada cömertliğin zirvesine ulaşır O’nun (s.a.v.) sözleri. O’ndan bize emanet kalan hadislerini, sözlerini bir de bu niyetle okumanın keyfine varmaz mısınız? Orijinal metinden, tane tane, O’nun inci dişlerinden ikram edileni, O’na eşlik ederek kabul eder gibi.
Elmasla kömürün farkı, kelimeler dünyasında da küçüğün olmadığının işareti sayılmaz mı? Ham madde aynı, diziliş farklı. A,b,c…k,l,m. Ve bu diziliş daha en başından farkı ortaya koyuyor, kelime tek başına iken. Ya “nefret” ya “aşk”. Ya “gözyaşı” ya “neşe”. Bir de bir araya geldikçe nasıl coştuğunu düşünün kelimelerin. Şiirde, nesirde… Muhatabımıza “alçak” demekle aynı şey midir, “alçak gönüllü” demek?
Allah’ı en güzel kelimelerle tanımak düşsün bahtımıza. Kelimelerin de yüzeyinde kalıp, ıslanmadan dönmesin gözlerimiz (çeşm, çeşme), yüreklerimiz. Suyun dibine dalsın, derinlerdeki inciyi yakalasın. Alçak sularda çamura bulanmasın arayışımız.
Hz. Ali, ilim şehrinin kapısı. Güzel kelimelerle gönlü ferahlatmamızı tavsiye etmez mi? “Düşündürücü ve hikmetli sözlerle ruhlarınızı dinlendirin!” Gönül… İlim de kelimeler de gönlü dar insanın işi değil. Sen yeryüzüne sığamazken, gönlüne Allah’ı nasıl misafir edeceksin? Kelimelerle incelsin ruhumuz, ferahlasın kelimelerle. İnşirah, sükût, huzur, mana, derviş, leyl, Leyla, merhamet, ferahfeza ve elbet Muhammed Mustafa, Cenab-ı Mevla, Allah. Ne güzel kelimelerdir…
Himmet de güzel kelimelerden biridir. Himmeti anlamak için plazalardan inip, trafikte sıkışan ruhumuzu bir kenara çekip, sekine ile huşu ile, “kalbin bütün gücü ile” Hakk’a yönelmek, tesiri Hak’tan beklemek icap edecek. O bekleyişte Koca Ragıp Paşa’nın sesi karışacak, himmet dileyen halimize.
Dem-i Mesih’den etsen reca-yı himmet der
Bu deyr-i köhnede biz de duaya muhtacız.
Şeyhim himmet, evladım hizmet! Kelimeleri severiz evet ama aslında bu sevgiye hiçbir sebep bulmak zorunda da değiliz.