Fotoğraf çekiminde ışık kullanımı bilgisi, fotoğrafçılığın alfabesinin ilk adımıdır. Işık kullanımı becerisini geliştiren çok kısa sürede çok mesafeler alabilir. Çünkü ışık, fotoğrafın olmazsa olmazıdır. Nesnelerin şekilleri, renkleri, derinlikleri, bulundukları ortamdaki konumları hep ışığın farklı yansımalarıyla ortaya çıkar. Aynı nesnenin gün içinde ışığın farklı aydınlatmaları nedeniyle birbirinden farklı yüzlerce fotoğrafını çekmeniz mümkündür. Bu bakımdan fotoğrafçılığın ilk adımlarından birisidir.
Tabii ışık deyince hep aydınlık güneş ışığı aklınıza gelmesin. Güneş ışığı, ay ışığı, aydınlatma ampulleri, yıldızlar, yansımalar, flaş ışığı gibi birçok ışık kaynağı vardır. Hatta zifiri karanlığın bile, bizim gözle görmediğimiz bir ışık değeri vardır. Fotoğrafta ışığın etkisini artırmak için ışığın geliş yönünü kullanmak oldukça önemlidir. Bunun yanında ışığın renklerinin de fotoğrafın genel atmosferini çok belirgin bir şekilde değiştirdiğini unutmamak gerekiyor.
Işığın kaynakları bakımından fotoğrafa farklı etkisi olduğu gibi ışığın geliş açısının da fotoğrafa çok farklı etkileri olur. Cephe ışığı, tepeden gelen ışık, yanal ışık ve ters ışık da fotoğraf üzerinde çok belirgin etkiler yapar. Fotoğrafın arka planının durumu bu etkiyi bazen çok fazla artırırken, bazen de bu etkiyi azaltan bir özellik gösterir. Sade ve tek renge yakın arka fonlar ışığın sonuçlarını daha iyi görmemiz için iyi bir zemin oluşturur.
Tayyibe Kara’nın deniz kenarında çekip gönderdiği fotoğrafta ters ışığın nesnelere etkisini çok net bir şekilde görmemiz mümkün. Bir tarafta deniz suyu üzerinde oluşan yansımalar, diğer tarafta balıkçının silüet şeklinde diğer nesnelerden çok net bir şekilde ayrılması güzel bir görüntü oluşturmuş. Eğer bu fotoğrafı ters ışıkla değil de, cephe ışığıyla çekseydik, muhtemelen balıkçının hatları ve oltası bu kadar net bir şekilde görünmeyecekti. Ayrıca sudaki yansımaların ilginç görüntüsü oluşmayacaktı. Fotoğraf genel olarak başarılı. Ancak arkada görünen gemi, arka planda yer alan kara parçasından ayrılabilseydi çok daha net görünebilirdi. Mesela biraz daha geride, insanın sağında bir yerde çekme şansımız olsaydı, balıkçının ayrıntıları gibi onu da çok daha iyi görebilirdik.
Işığın fotoğraf üzerindeki etkisini değerlendirmeye devam edecek olursak; Büşra Cengiz’in fotoğrafına da göz atmamız gerekiyor. Yine deniz kıyısında, ama bu sefer ilk fotoğraf kadar net bir ters ışık yok. Işık tepeden biraz döndükten sonra ağaç gölgesinde oturan gençlerin fotoğrafı ilginç bir görüntü oluşturmuş. Bu halleriyle sanki okuldan kaçmış ve sahilde aylaklık yapan lise öğrencilerini hatırlatıyor. Fotoğrafta sade arka fon ışığın insanlar üzerindeki ektisini net bir şekilde görmemizi sağladığı gibi insanların hatlarını da çok iyi bir şekilde ayırmamıza yardım ediyor. Fotoğrafta en sağda ayakta duran insan kesilmeyip kareye net bir şekilde katılsa çok daha iyi olurmuş.
Bosna Hersek’ten köşemize fotoğraflar gönderen Betül Kafkas’ın Mostar Köprüsü fotoğrafı da ışığın fotoğraf üzerindeki etkisini farklı bir şekilde göstermesi bakımından ilginç bir kare. Tersten gelen ışık köprüyü bütün hatlarıyla görmemizi çok kolaylaştırdığı gibi, yakın planda yer alan balıkçı adam ve önündeki suda oluşan ışık yansımasıyla farklı bir atmosfere dönüştürmüş. Köprünün altından, arka planda görünen ağaçlar ve tarihi evler yumuşak ışık altında güzel bir görüntü oluşturmuş. Bu arada fotoğrafta teknik bir iki hatayı hatırlatmadan geçmeyelim. Birincisi fotoğraf aşırı pozlandığı için hem renk kaybı hem de özellikle üst kısımlarda detay kaybı oluşmuş. Diyaframı kısarak yani değerini yükselterek fazla pozlamayı önlememiz gerekir. İkinci olarak, fotoğrafın üst kısmı köprüye çok yakın kesilmiş. Bu haliyle sanki üst kısımda ciddi bir sıkışıklık oluşmuş. Üst kısımda da bir miktar daha genişlik bırakmak fotoğrafımızın daha güzel görünmesini sağlayacaktır.
Işık değerlendirmemize Ahmet Musab Tokgöz’ün gün batımıyla devam edelim. İlk iki fotoğraftan farklı olarak Ahmet’in fotoğrafında güneşin denizde yansıması hariç belirgin bir neşe göze çarpmıyor. Gökyüzünde bulut, yerde güneş ışığını güzel bir şekilde yansıtan deniz ve ufuk çizgisinde batmakta olan güneş üçlüsü uyumlu bir ahenk oluşturmuş. Sade ama kendi içinde bir hikaye anlatan bir kare. Tabii bu gibi fotoğraflara biraz hareket katmak çoğu zaman çok iyi sonuçlar verir. Mesela fotoğrafa derinlik katmak için denizde veya gökyüzünde bir nesneyi kareye katmak fotoğrafın havasını hemen olumlu bir şekilde değiştirecektir. Ya da kıyıdan fotoğrafa ilave edilecek küçük bir ayrıntı bile fotoğrafımızı oldukça zenginleştirecek ve ışığın gücünü çok daha iyi görmemizi sağlayacaktır.
Bu ay değerlendireceğimiz son fotoğraf yine ışık etkisiyle ilgili olsun; Emre Demircan’ın Edirne’den çekip gönderdiği fotoğrafta yanal ışığın fotoğrafın genel atmosferine ve şekillere olan etkisini belirgin şekilde görmek mümkün. Tunca Nehri üzerinde bulunan köprünün altından süzülüp gelen gün batımının kızıl renklerinin köprü kemerleri içinde ve suda oluşturduğu atmosfer fotoğrafa çok ciddi bir katkı yapmış. Ayrıca gökyüzünde uçan kuşlar ve köprü üzerinde yer alan insanların görüntüleri yanal ışığın etkisiyle çok daha belirgin hale gelmiş. Ayrıca en arakada görünen Selimiye camiinin minareleri bir tarihi atmosferi tamamlayan unsurlar olmuş.