Ortadoğu’nun köklü bir değişim sürecinden geçtiği yadsınamaz bir gerçek. Irak’tan Yemen’e, Suriye’den Libya’ya çok geniş bir coğrafya fokur fokur kaynıyor. Özellikle IŞİD denen örgütün gerek Irak ve gerekse Suriye’deki etkinliğini artırmasının ardından yakın coğrafyamız toz dumana karışmış vaziyette. Dalga dalga yayılan ateş çemberi hemen yanı başımıza kadar gelmiş durumda. IŞİD gibi bir terör örgütünün ortaya çıkmasının sebebi olan politikaların arkasındaki güçler (ki bunların büyük bölümünü Batılılar oluşturuyor) elleriyle büyüttükleri canavar karşısında acizleri oynuyorlar. 104 ülkenin bir araya gelmesiyle oluşturulan koalisyon güçlerinin bombardımanı IŞİD’i ortadan kaldırmanın çok ötesinde. Aksine, örgüt alan kazanmaya devam ediyor. Bölgenin bu duruma gelmesinin müsebbibi olan odaklar, faturayı, gelinen bu noktadan en çok mağdur olan Türkiye’ye kesme gayreti içerisindeler. Türkiye’yi ateşin içine sürükleyebilmek için olanca güçleriyle abanıyorlar. Gerek medyalarına yansıyan yalan ve iftiralarıyla gerekse bizzat siyasetçilerinin manipülasyonları sonucu oluşturmaya çalıştıkları algıyla Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar.
Türkiye’yi belanın içine çekmek isteyen dışarıdaki bu koalisyonun en büyük destekçisi ise içerideki bir başka koalisyon. Sözüm ona ulusalcısından yerli neo-conculara, liberalinden “gezi zekalılara”, paralel yapının medyadaki uzantılarından sol tandanslı bilumum terörist örgütlerine varıncaya kadar, ortak paydaları “Erdoğan düşmanlığı” ve “sandıktan ümidini kesmiş olanlar”ın oluşturduğu bu koalisyon güçleri, Türkiye’yi ateşe atmak pahasına tezvirat, yalan ve iftiralarda birbirleriyle yarıştılar adeta.
Sandıktan ümitlerini kestikleri için “Erdoğan gidecekse varsın ülke de elden gitsin” hainliği içerisinde dışarıdaki ülke düşmanlarına sözüm ona malzeme taşıdılar ve taşıyorlar. Taşıdıkları yalanlar, iftiralar, manipülasyonlar Batı medyasında mâkes buldukça “Batı’dan Türkiye’ye sert eleştiri” geldi diye manşetlerine taşıyıp bayram yaptılar, ellerini ovuşturdular… Olacak şey değil ama olan bu ne yazık ki!