Bir kimsenin isyan veya kötü yola düşüp de: “– Ne yapayım, kaderim böyle imiş!” demesi, ancak onun gafletinin sonucudur. Namaz kılmak isteyen bir kimseye Cenab-ı Hakk, kılma sebeplerini ihsan eder; kılmak istemeyenlere de namaza manî olacak sebepler vererek kıldırtmama tecellisinde bulunur. İnsanın kadere bühtân ederek kendisini mâzur göstermek istemesi, hakîkate karşı işlenen bir haksızlıktır.
Bu itibarla Hazret-i Mevlânâ, insanların irâde-i cüz’iyyeleri nispetinde mes’ul olduklarını Mesnevî’sinde şöyle beyân eder:
“Eğer sana bir diken batmış ise, o dikeni sen dikmişsindir! Şayet yumuşak, latîf kumaşlar içinde isen, o kumaşı da sen dokumuşsundur!”