"İşitmenizle size ulaşan Sözlerdeki özü toplayın, Sonra tafsil edip anlayın" İbn Arabî
Bir kelime düşünün, ki bütün kelimeler ona öğretilerek onda toplanmıştır. Bir kelime düşünün, ki yeryüzünün farklı topraklarının ülfetiyle meydana gelmiştir.
Bir kelime düşünün, ki Allah ona ruhundan üfleyince1 ete kemiğe bürünmüştür (Bkz. “Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm”). O kelime Âdem’dir. “Ve Allah bütün eşyanın isimlerini Âdem’e bildirdi”.2
Bütün isimlerin onda toplandığı bir ismin manasını çözümlemeye çalışmak, mana aleminden bakıldığında elbette sonu görünmeyen bir yola girmek gibidir. İbn Arabî’den Fahreddin Râzî’ye birçok ulema bu yolda bir mesafe kat etmek niyetiyle eserlerinde bu kelimeyi ele almışlar, kulacı atabildikleri ölçüde uzağa atmaya çalışmışlardır. Daha geniş bilgi mezkur ulemanın eserlerinden edinilebilir.
Bunun dışında Âdem kelimesinin bugün bize bakan birkaç yönünü kökünden tutarak ele almak gerekir.
Âdem, sözlükte insan ve kişi olarak iki temel kavramı ifade eder. Kelimenin köküyle ilgili birinci görüş, yer kabuğundaki topraktan yaratılmasından ve etinin toprak rengi olmasından dolayı bu adın verildiği iddiasıdır. ‘Toprak’ kavramı bu görüşte ön plana çıkar. Meşhur Türk dilcisi Mütercim Âsım Efendi Kamus Tercümesi’nde bazılarına göre kelimenin aslında Süryanice Âdâm olduğunu Arapçalaştırmakla ikinci elifin kaldırılarak (Arap harfleriyle düşünürsek) Âdem olduğunu yazmaktadır. Nitekim Süryanice’de de Âdem “toprak”a denilmektedir.
Âdem kelimesinden kasıt herhangi bir toprak değil, işlenmiş topraktır. Konuyla ilgili olarak Yunanca Georg (Ge-org) kelimesini de zikretmek gerekir; zira Ge-org “toprağı işleyen” demektir ve Âdem (a.s.) da bir çiftçidir. Bu çerçevede insanın yerle tabiî teması yeryüzünün iki metre derinliğine kadar olan kısmıyladır. Kaynaklarda belirtildiğine göre insanoğlu kendi boyu kadar derinliğe kök salan bitkilerle beslenmekte, bu iki metrelik toprak üzerinde yaşamakta ve yine kendi boyu kadar derinliğe gömülmektedir. Yani ne olup bitiyorsa kendi boyumuz kadar olan bir alanda olmaktadır.
Yeri gelmişken beşer kelimesine de kısaca göz atılabilir. İnsana Âdem isminden başka beşer de denir. Beşer’in Arapça’da anlamı “deri”dir. Âdem’den farkı ise Âdem deri altını ifade ederken (toprağın iki metrelik derinliğiyle paralel düşünülebilir), beşerin deri üstünü ifade etmesidir.
Bugünkü bazı sözlükler ise Âdem’in toprak manasındaki İbranice “adamah” kelimesinden geldiğini kaydederek Latince homo “insan” ve humus “toprak” kelimelerine atıfta bulunmaktadırlar.
Âdem kelimesinin köküyle ilgili ikinci görüş değişik maddelerden ve farklı güçlerden meydana geldiğinden bu adı aldığını iddia eden görüştür. Nitekim bir rivayete göre Allah, Âdem’i yeryüzünün farklı yerlerinden alınan topraktan yaratmıştır. Kur’an-ı Kerim’de de “biz insanı imtihan etmek için karışık bir nutfeden yarattık”3 buyurulur. Bununla ilgili olarak Arapça edîm “katık edilmiş yemek” ve idâme “kendisiyle yemeğin güzelleştirildiği şey” kelimeleri de düşünülebilir. Âdem, yeryüzündeki farklı topraklardan yaratıldığından ötürü her insanın karakteri, rengi ve yapısı farklıdır. Aynı zamanda Âdem, herhangi bir toprak değil, Allah’ın ruhuyla üflenmiş olan bir topraktır, ki onunla o toprak güzelleştirilmiştir.
Kelimenin köküyle ilgili üçüncü görüş, insanın renginin esmer, yani toprak rengi olmasından dolayı konulduğunu iddia eden görüştür. Arapça’da “Âdem bir adam” ifadesi “esmer bir adam” demektir.
Âdem kelimesinin köküyle ilgili dördüncü ve son görüş ise tasavvufi yorumla ifade edilen görüştür. Bu görüşe göre kelime Farsça dem isim kökünden gelmektedir. Dem “nefes ve kan” demektir. Nitekim Kur’an’da Allah insanı işaret ederek meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife kılmaktayım. Ona ruhumdan üflediğimde secde edin”4 buyurunca melekler: “Sen yeryüzünde fesat çıkaran ve kan döken birini mi halife kılıyorsun”5 karşılığında bulunmuşlardır. İbn Arabî’nin ifadesine göre Âdem “kendisinden insanlık ve halifelik de dahil tüm beşeri mertebe ve rütbelerin husule geldiği, tüm beşerleri ondan yarattığı tek bir nefistir”.
1- Hicr Suresi, 29.
2- Bakara Suresi, 31.
3- İnsan Suresi, 2.
4- Bakara Suresi, 30.
5- Bakara Suresi, 30.