Müslümanlık değerinin önüne geçti Türklük, ulusçuluk. Ve sonuç; 80-90 yıldır bir şey üretmeyen, Batı’ya bağımlı, komik ve en önemlisi de despot, cahil bir Türkiye toplumu olduk çıktık. Şunu diyebiliriz ki, Müslüman Türklerin güzel tarihi, ırkçı ve despot Türkçülük tarafından talan edildi.
“Ulus devlet” kavramı zamanımızın tağutlarından biri. Fransız Devrimi sonrası kapitalizme geçişle başlayan bir insanlık vebası… Bu veba tarihte birçok acıya sebep olduktan sonra artık günümüzde yavaş yavaş tartışmaya açılabiliyor. Batı’nın ürettiği tüm kavram ve yaşam tarzlarda da genel olarak bu şekilde işler; üret, bulaştır ve putlaştır.
Atasoy Müftüoğlu “din algısını, ilgisini ve hassasiyetini ulus-devlet sınırları ile sınırlandırdığımız takdirde, hiçbir şekilde bir ümmet ufku içerisinde yer alamayız” der. Ve yine Müftüoğlu, “yaşadığımız bütün kötülüklerin temelinde ulus devlet var” diye belirtir. Ulus devlet anlayışı, tek bir ırkı, tek bir ulusun yaşam tarzını dikkate alır. Ulus devlet ve milliyetçilik başka ırklara, milletlere tahammül edemez.
Yeryüzünde yaşayan tüm Müslümanların acilen ulus devlet takıntısından vazgeçip, bir ümmet bilincine kavuşması gerekmekte. Aliya İzzetbegoviç “kabile ve ulusun dar sınırlarından kurtulmak için kendinizi Müslüman olarak düşünmeye başlayın” diyor. Kabile, ulus, yerellik, taşralık… Hepsi aynı şey, hepsi hastalık ve hepsi tarihte özne değil nesne olarak yer almanın sebepleri.
İsmet Özel “çırpını çırpını giden atlardan indik / girmek için patavatsız yurttaşlar sırasına”, Bediüzzaman Said Nursi “Avrupa Osmanlı’ya gebe, Osmanlı da Avrupa’ya gebe”, Hasan el-Benna “İslâm bütün bir insanlık içindir. Bir ırka veya bir millete ait değildir” derken tam da bu ulus devlet sorunumuza dikkat çekmişlerdir. Avrupa’da ulus sınırları artık tamamen kalkmış durumda. İskandinav ülkeleri arasında sınırsız bir alışveriş bulunmakta. Aliya, Özgürlüğe Kaçışım isimli eserinde bunu detaylıca anlatır ve neden İslam ülkeleri arasında böyle bir alışverişin olmadığını sorgular.
Yine Aliya’nın aktardığına göre ‘‘Malcolm X, İslâm âleminde herhangi bir ırkçı duygunun bulunmayışını nükteli bir şekilde ‘renk körlüğü’ olarak tanımlar. Müslümanlar rengi değil insanı görürler. Renk önemli değildir ve insan hakkında hiçbir şey söylemez.’’ Durum şu an için böyle midir, bunu sorgulamalıyız. En basit örnekse; Fransa, Amerika Bayrağı ifadeleri gayet standartken neden bize gelince “Türk Bayrağı” diyoruz, bunu iyi düşünmek gerekiyor.
Şunu artık kabul edelim ki, İslam medeniyetini yeryüzünde etkisiz kılmak için tüm dünyada faşizm hortlatıldı. İsrail geçmişi, sapık ve faşist Alman nazisinden ne zarar gördüyse, biz de onlardan daha fazla faşizmden nasibimizi aldık. 19. yüzyılın cinnetlerinden biri olan faşizm bizim de birçok değerimizi yıktı, ezdi, yok etti, bitirdi… Kendi içimize kapandık. Dünyaya kültürü, medeniyeti öğreten bir toplum olmaktan çıkıp başka ırkları katleder hale geldik. Yanı başımızdaki Suriye susuzluktan çile çekiyor, biz ise petrolsüzlükten ölüyoruz. Bizim su kaynaklarımız çok bol, onların petrol. Ama Allah’ın şu işine(!) bakın ki biz onlara ne bir damla su, ne de onlar bize bir damla petrol verebiliyorlar. Yani İslam toplumları sürünmeye ve ardında utanç izleri bırakmaya devam ediyor.
“Ne mutlu Türküm diyene” ne?
Okul duvarlarında, heykellerin gövdelerinde, altınımsı yazılarla kazınan kazınan kazınan bir söz… Sadece Türklüğü dikkate alan bir ulus-devlet zihniyetinin eseri… İlkokulda Müslüman çocuklara, içinde Müslümanca tek bir ibarenin geçmediği “and”da bu cümle telaffuz edilirken, birçok şerefli ve değerli, ayakkabısı yırtık Kürt çocuklarını hiç kimse düşünmedi bugüne kadar. Hiç kimse o çocukların yüzlerine bakmadı. Ve biz, cumhuriyet rejimi devletimizde yer etmeye başladığından beridir Türkler’den başka hiçbir ırkı veya azınlığı düşünmedik. Kürtleri, Alevileri, Rumları, Ermenileri ve Müslümanları... “Müslümanlık” değerinin önüne geçti Türklük, ulusçuluk. Ve sonuç; 80-90 yıldır bir şey üretmeyen, Batı’ya bağımlı, komik ve en önemlisi de despot, cahil bir Türkiye toplumu olduk çıktık. Şunu diyebiliriz ki, Müslüman Türklerin güzel tarihi, ırkçı ve despot Türkçülük tarafından talan edildi. Keskin sirke küpüne zarar diye dememiş boşuna “Müslüman” atalarımız.
Son söz Rabbimiz ve onun sevgili Resulü’nden…
“Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.” Hucurat Suresi
“Ey insanlar! Rabbiniz birdir, atanız da birdir Hepiniz Âdem’densiniz, Âdem ise; topraktan yaratılmıştır. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten sakınanınızdır! Arab’ın Arap olmayana, hiçbir üstünlüğü yoktur! Üstünlük ancak takva iledir.” Veda Hutbesi, Hz. Muhammed