Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Almanya Hristiyan Sosyal Birlik Partisi CSU Genel Sekreteri Andreas Scheuer, Türkiye`nin AB üyeliğinin nihai olarak rafa kaldırılması çağrısında bulunmuş. Türkiye’nin Avrupa’ya ait olmadığını, Erdoğan Türkiye’sinin Avrupa için tehlikeli olacağını eklemiş. Erdoğan’ın, gücünü genişletmek için basın özgürlüğünü(!) ayaklar altına alacağını ve İsrail’e karşı kışkırtıcı tavrının devam edeceğini söylemiş.
Bu sözler oldukça düşündürücü. Pardon, düşünmeye gerek yok. Gerçekten, hanımefendi fazlasıyla haklı. Zira evet, Türkiye Batı’ya, yani Avrupa’ya ait. Değil. Türkiye ve Türk insanı, son seçimle birlikte zaten Avrupa odaklı bir siyaset izlemek istemediğini, dayatmacı Avrupa zihniyetinden bilakis kurtulmak istediğini kanıtladı. Yani Türkiye, Batı değerlerini paylaşmadığını ve paylaşmayacağını söyledi. Bu durumda Batı’nın yani Avrupa’nın “özgürlük” dediği sınırsızlığı (hadsizliği) istemediğini hele de bunun basına yansımış olan, tiraj için ahlaki değerleri hiçe saymak anlamındaki “basın özgürlüğü” fikrini de benimsemediğini gösterdi. Ve evet, Türkiye, İsrail’e karşı “kışkırtıcı tavırlarının da devam edeceğini seçimiyle gösterdi. Öyle ya, İsrail zulmünden onların canı yanmadığı, bizim yani Doğulu yani İslâm Medeniyeti’nin bir unsuru olan insana değer vermeyi onlar yani Batılılar, yani Avrupalılar bizimle paylaşmıyor. Biz de onların Hümanizm kılıfı altında insan hayatını ve insani değerleri yücelttiğini iddia eden fakat bugüne kadar dünya üzerinde binerce yıkım ve kıyıma sebep olan değerlerini paylaşmıyoruz.
Bu durumda evet, Türkiye’nin Avrupa Birliği’nde işi yok! Sizin değerleriniz(dininiz) size, bizim değerlerimiz(dinimiz) bize. Biz sizi kendi “Avrupalı” değerlerinizle baş başa bırakıyoruz.
Peki siz, Avrupalılar, ne zaman bizim medeniyetimizi rahat bırakacaksınız?