Ne ibretliktir, ki Allah, sudan çıkan küçük bir bebeği peygamber yapmıştır; aynı bebek eliyle bir firavunu suda yok etmiştir.
Kelime nimettir. Bu nimetin en yücesi Allah’ın adıdır. Bu sebeple her şeye Allah’ın adıyla başlanması emredilir. Ondan sonra peygamberlerin adları gelir. Her adda bir hikmet vardır. Peygamberlerin adlarında ise hikmetler vardır.
Eğer kelimelerin izini doğru sürebilirsek, kelimeler bize ‘şey’lerin mahiyetine dair haberler fısıldarlar. O fısıltıdan nasiplenebilmek için ‘öz’ümüzü ‘söze’ yöneltmemiz gerekir. Bu niyetle yazımızda, sözü akıcı olmadığı cihetle özü söze tebdîl edilen, Allah’a fısıldaşan kimse kadar yaklaşma şerefine nail olan, kelîmullah lakaplı Musa’nın (a.s.) adının izini takip etmeye çabaladık.
Malum olduğu üzere Musa (a.s.), adı Kuran-ı Kerim’de en çok geçen peygamberdir. Bu peygamberin adı ile ilgili ilk kaynaklar Kuran-ı Kerim ile Tevrat’tır. Tevrat’ın neredeyse tamamı Musa peygamberin hayatı ve İsrailoğullarının tarihidir.
Bu ad İslam’dan önce Araplarda hiç kullanılmazdı. İslam’la birlikte Araplar ve diğer Müslüman kavimler bu adı kullanmaya başladı. Bugün bizim de çocuklarımıza belki de en çok koyduğumuz adlardan biri Musa’dır.
Musa kelimesinin İbranice karşılığı Moşeh’dir. Bu kelimenin manası “çekip çıkarmak”tır. Tevrat’a göre onu Firavun’un kızı sudan çıkarmıştır. Kuran-ı Kerim’de ise onu sudan çıkaran kişinin Firavun’un kızı değil, hanımı olduğu bildirilir. Musa peygamber sudan çıkarıldığı için kendisine Moşeh denildiği nakledilmektedir; ancak bu nakil İbranî dilinin kurallarıyla uyum sağlamamaktadır. Ona bu adın verilebilmesi için İbranice’ye göre adın Maşui olması gerekirdi. Bundan da önemlisi Firavun’un kızının o dönemde İbranice konuşuyor olduğu düşünülemez. Bu sebeple bu nakil geçersiz kabul edilmektedir.
Musa kelimesinin o dönemde Mısır sarayında konuşulan Kıptîce bir kökten geldiği düşünülmektedir. Yahudi filozofu Philon ve tarihçi Josephus, Musa kelimesinin Kıptîce Mo “Su” ve Uşa’ “kurtarmak” kelimelerinin birleşiminden meydana geldiğini iddia etmektedir. 19. yüzyılda Mısır üzerine çalışan bilim adamları ise Musa kelimesinin kökünün Kıptîce’de “çocuk” manasına gelen mes olduğunu iddia etmektedirler. Buna göre eski Yunan dilinde de Musa kelimesi Moses olarak geçmektedir. “Çocuk” manasındaki mes kelimesi bazen ek olarak bazen de tek başına kullanılabilmektedir. Ek olarak geldiğinde “oğlu” manası katmaktadır: Ahmes “Ah’ın oğlu”, Touthmes “Touth’un oğlu” gibi. Meşhur Mısır firavunu Ramesses (Ramses)’in adı da böyle düşünülebilir. Anlaşılmaktadır, ki Kıptîce mes kelimesi Arapça ibn kelimesi gibi fonksiyon icra etmektedir.
İslam kaynaklarında da Musa adının kaynağı araştırılmış, çeşitli görüşler öne sürülmüştür. Bunlardan en bilineni ise Musa’nın (a.s.) kıssasından yola çıkarak düşünülen görüştür. Buna göre devrin Firavunu rüyasında Beytü’l-makdis’ten çıkan bir ateşin Mısır’a sıçradığını ve Mısır’ın evlerini yaktığını, bütün Kıbtîleri yok ettiğini; ancak İsrailoğullarına zarar vermediğini görmüştür. Rüyayı yorumlattığı kişiler İsrailoğulları içinden doğacak bir çocuğun elinden saltanatını alacağını ve dinini değiştireceğini söyleyince Firavun, önce İsrailoğullarından doğan her erkek çocuğun öldürülmesini emretmiş daha sonra da bir yıl öldürülüp bir yıl bırakılmasını istemiştir. İşte bu yasak yıllardan birinde İmran oğlu Musa dünyaya gelmiştir. Oğlunun öldürüleceğinden korkan annesine bebeği bir sandık içine koyarak Nil nehrine bırakması Allah tarafından müjdelenir. Annesi de öyle yapar. Sandık nehrin akışıyla beraber sürüklenerek Firavun’un sarayının harem dairesinin altında bulunan bir ağacın dibinde takılı kalır. Firavun’un hanımı Asiye validemiz bebeği işte böyle bir hâlde bulur ve onu sarayda yetiştirir. Su ve ağacın altında bulduğu için ona Mû “su” ve Şâ “ağaç” kelimelerinin birleşiminden oluşan Mûşâ adını verir. Bu kelime daha sonradan Arapçalaşmakla Mûsâ olur. Meşhur Arap dilcisi Fîrûzâbâdî Tevrat’ta Musa (a.s.) “suyun atası” denildiğini nakletmektedir.
Ne ibretliktir, ki Allah, sudan çıkan küçük bir bebeği peygamber yapmıştır; aynı bebek eliyle bir firavunu suda yok etmiştir.
Suyu yaratıp da akıtana hamd olsun!