Saliha Zeynep Çiftler
Eğer sağlık haberlerini takip eden biriyseniz, son yıllarda “Amalgam dolgu zehir saçıyor!” , “Ağzınızdaki gizli tehlike: Amalgam dolgu” , “Gümüş dolgusunu söktürdü hastalıklarından kurtuldu. ” şeklinde başlıklarla elbette karşılaşmışsınızdır. Gelin hep beraber diş çürüğünden başlayarak konuya şöyle bir göz atalım.
Ağzımızda mevcut olan bakteri plakları başta karbonhidratlı yiyecekler olmak üzere, çeşitli besin artıklarıyla ağız içi pH’ımızı (asidite) 6,5 tan 5,5 a düşürerek asidik bir ortam oluşturmakta ve bu da dişlerdeki mineral dokusunun çözülmesine sebebiyet vermektedir. Dişteki mine tabakasının yani mineralize dokunun çözülmesi de çürük oluşumuna neden olmaktadır. Diş çürükleri genellikle koyu renkli boşluklarla ve tatlı, sıcak, soğuk besinler tüketirken oluşan ağrılarla kendisini gösterir. Bir de gizli çürükler vardır ki, ‘…akşam yemek yerken dişime taş geldi zannettim, bir de baktım, dişimin bir parçası ağzımda…’ şeklinde ifade edilebilir.
İşte dişimizin çeşitli yerlerinde oluşabilen bu çürükler çok ilerlemediği sürece, temizlenir ve oyuklar açılarak çeşitli dolgu maddesiyle doldurulur. Amalgam, kompozit ve porselen dolgu başta olmak üzere çeşitli dolgu türleri vardır. Hekim hangi dolgu maddesini kullanacağına uygulama bölgesine ve çürüğün durumuna göre karar verir.
Gel gelelim 150 yıldır diş hekimliğinde önemli bir yer teşkil eden amalgamın pabucunun dama atılması hikâyesine. Amalgam ilk olarak Almanya ‘da Johannes Stocker isimli bir araştırmacı tarafından kullanılmış ve tartışmalar böylece başlamıştır. Genel bir gruplama ile cıvanın üç temel şekilde bulunduğunu söyleyebiliriz, elementer cıva, etil-cıva ve metil-cıva. Balık tüketimi ile vücudumuza metil-cıva iyonu alırken, etil-cıva ise tıbbi ürünlerde koruyucu olarak kullanılmaktadır. Amalgam dolgu; gümüş, kalay ve bakır içeren toz bir karışımla civanın karışımı sonucu elde edilir. Bu cıva türü sindirim sistemimiz tarafından çok düşük bir miktarda emilir, geri kalanı da dışarı atılır. Asıl tehlikeli olan ‘cıva buharı’dır. Amalgam dolgu yapıldıktan sonra 24 saat içinde sertleşir ve bundan sonra cıva salınımı oldukça düşük olur. Balık tüketimi ile alınan cıva, amalgam ile vücudumuza giren cıvaya göre çok daha fazla tehlike oluşturabilmektedir.
Bundan 10 yıl öncesine kadar, kompozit dolguların pek bilinmemesi amalgamı, dolguların kralı yapmaktaydı. Ancak günümüzde seçeneklerin olması amalgamı arka plana itmiştir. Amalgam, dişe uygulanmadaki kolaylığı, dişe mekanik olarak bağlanıp çevre dokulara zarar vermemesi ve kolay şekillendirilebilmesi sebebiyle tercih edilebilse de estetik açıdan olumsuzluklar barındırdığı için günümüzde tahtı kompozit dolgulara bırakmak durumunda kalmıştır. Ayrıca diş rengi dolgular içerdikleri Bis GMA maddesi sebebiyle, ışınlama yeterli yapılamazsa amalgamdaki cıva kadar toksik (zehirli) olabilmektedir.
Peki ya ağzımızda amalgam dolgu varsa ne yapalım, söktürüp tüm dertlerimizden kurtulalım mı` Şöyle ki, başta ADA (Amerikan Diş hekimleri Birliği), FDA (Amerikan Gıda ve İlaç idaresi) , TDB (Türk Diş hekimleri Birliği) tarafından ve İngiltere, İtalya ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinde gerekli durumlarda amalgam kullanımı desteklenmektedir. Eğer ağzınızda sizi fonksiyonel açıdan rahatsız etmeyen, problem oluşturmayan amalgam dolgunuz varsa bunu söktürüp diş renginde dolgu yaptırmanız, amalgam sökülürken yoğun bir cıvaya maruz kalmanıza sebebiyet verecektir. Aynı zamanda diş renginde yani kompozit dolgular, sertleşirken büzüşüp kenar sızıntısı yapabilirler. Bu da dişinizde problemlere yol açacaktır.
Özellikle hamile bayanlar amalgam dolgusunu söktürmemeli, cıva buharına maruz kalmamalıdırlar. Amalgam konusunda geniş bir bilgi birikimimizin olması da tercih etmemizin sebeplerinden biridir. Her diş hekimliği öğrencisi aylar boyunca amalgam dolgu yapmayı öğrenmek için uğraşırken amalgamı elbette söktürmeyiz!
Kaynaklar:
Dental Amalgam Controversy, wikipedia. Dental Restorative Materials, wikipedia.
http://www.tdb.org.tr/tdb/v2/altsayfa_goster.php`id=14&yer_id=6