Bu ay Ebubekir Baysal’ın tarihi musluk fotoğrafıyla başlayalım. Fotoğraf orijinal bir konuyu, farklı bir bakış açısı ve pek dikkat edilmeyen, hatta çoğunlukla gözardı edilen gölge unsuruyla ele alması bakımından ilginç bir çalışma olmuş. Fotoğrafın bir çok artıları var. Bir defa ışık çok iyi kullanılmış. Yumuşak bir ışık, musluğu bütün güzelliği ve doğallığı ile bize gösteriyor. Musluğun doğal sarısının iyi görünmesi iyi bir ışık ayarı yapıldığını bize gösteriyor. Gölgenin bütün ayrıntılarıyla ve orijinalinden daha büyük görünmesi de gölgeyi fark edebilme ve fotoğrafa yansıtma bakımından iyi bir fotoğrafçı gözüne sahip olduğunuzu gösteriyor. Zeminin çok sade ve dokulu bir zemin olması ve bunun görünüyor olması, tarihi musluğa uygun bir unsur olmuş. Ayrıca musluğun sağ tarafa yerleştirilmesi ve gölgenin sola doğru uzanması da iyi bir kompozisyon için yerinde bir kullanım. Fotoğraftaki tek eksiklik ise musluğun üst kısmının ve alt tarafta gölgesinin kenara çok yakın bir şekilde yerleştirilmesi olmuş. Üst tarafta daha geniş bir alan bırakmak gerek. Ana konumuz kesilmemeli.
2. Sevda Örücü’nün İstanbul’da çektiği gün batımı fotoğrafı ışığın çok iyi olduğu bir zamanında çekilmiş. Kızıllık bütün gökyüzünü ve özellikle de küçük bulut parçasını tamamen kaplamış. Sıra halinde uçan kuşlar ayrıca bir zenginlik katıyor. Ancak fotoğrafta birkaç tane temel eksiklik göze çarpıyor. Birincisi fotoğraf eğik bir kadrajla çekilmiş. Bazen fotoğrafları eğimli olarak çekmek iyi bir seçim olabilir. Ancak bu fotoğraf o karelerden biri değil. Çünkü ufuk çizgisi olan, yani deniz kenarı ya da yerle gökyüzünün birleştiği fotoğrafları büyük oranda düz olarak çekmeliyiz. Ayrıca fotoğrafta hep deniz kara birleşmesi ve kara gökyüzü birleşmesi varsa ufuk çizgisi olarak çoğunlukla denizi seçmeliyiz. Çünkü kara parçasında yüksek, alçak yerler olabilir ve bu bizi çoğunlukla yanıltır.
Fotoğrafta bir diğer konu da neyi çekeceğimize tam olarak karar verememişiz gibi bir hava var. Eğer gemiyi çekiyorsak o biraz daha ön plana çıkmalıydı. Ayrıca hatları daha belirgin hâle gelecek şekilde arka plandaki koyu zeminden ayrıştırılmalıydı. Ayrıca fotoğrafta en belirgin silüet olacak Galata Kulesi de geminin arkasında kalarak kaybolmuş. Fotoğraf çekerken unutmamamız gereken ana kurallardan birisi ‘her ayrıntıya dikkat’ etmemiz gerektiği.
3. Ayşe Büşra Aydemir`in gönderdiği fotoğraf küçük bir ayrıntıyı nasıl kullanabileceğimizi gösteren güzel bir örnek olmuş. Birkaç eksiğine rağmen düşünülüp uygulanması bile tebriği hakediyor. Bu tür ayrıntıların kullanılmasını önemsemek gerek. Çünkü iyi bir fotoğrafçı gözüne sahip olmak için, bu tür ayrıntıları kullanmayı bilmek gerekiyor. Fotoğraf ışık ve netlik bakımından oldukça iyi ayarlarla çekilmiş. Hatta desenli duvar ve arka plandaki yapının da net bir şekilde gösterilmesi iyi tercihler. Bu kare için hatırlamamız gereken çok temel bir kural var. O da bu fotoğrafta olduğu gibi bir şeklin, bir süslemenin içinden fotoğraf çekmek istiyorsak mümkünse şeklin tamamını göstermeliyiz. Ayrıca mümkünse tam karşı cepheden çekerek şekli tam olarak görmemizi sağlamamız gerekiyor. Fotoğrafımızda şeklin alt kısmını keserek görsel bakımından zayıflatmışız. Fotoğrafa giren ağaç dalları ve direk ayrıca fazlalık olarak duruyor.
4. İbrahim Ethem Enişer’in yolcu vapuru, hareketli ve hareketi gösteren güzel bir fotoğraf olmuş. Temel noktalarda (netlik ve ışık ayarları) güzel bir çalışma. Akşama yakın bir saatte çekildiğinden ışık oldukça yumuşak gelmiş ve rahatsız edecek ne sert bir gölge ne de ayrıntıları kaybedecek bir patlama (ışık yoğunluğu) olmamış. Ayrıca ışığın yansımaları su üzerinde yer yer kendini gösteriyor. Ayrıca vapurun hareketinden dolayı hem önünde hem de arkasında oluşturduğu köpükler fotoğrafı dinamik hale getiriyor. Geminin tam karşıdan değil, biraz arka kısmından çekilmesi de bu hareketi destekleyen bir unsur olmuş. Arka fonda yer alan İstanbul görüntüsünün, gözü rahatsız etmeyecek şekilde kareye girmesi de iyi olmuş. Çünkü fotoğrafın nerede çekildiğini şüpheye yer bırakmayacak şekilde öğreniyoruz. Geminin gittiği yönün daha geniş bırakılması gerektiğini küçük bir not olarak hatırlatmak isterim.
5. Tuğba Gülyeşil’in örgü ören satıcı kadın fotoğrafı konusu bakımında orijinal, benim de sevdiğim bir tarz olmuş. Gezi fotoğraflarında çoğumuzun cesaret edip çekemediği bir konuyu ele alıyor. Kadının fotoğrafçıya bakıyor olması onunla iyi bir iletişim kurduğumuzun işareti. Bu önemli. Çünkü çoğunlukla bu tür fotoğrafları habersiz çekmeye yoluna gideriz. Oysa konuşup, izin alıp ondan sonra çeksek hem biz rahat ederiz hem de konumuz rahat eder. Ayrıca bir tane değil de daha fazla fotoğraf çekmemiz mümkün olur.
Fotoğrafın değerlendirmesine gelirsek, başta da söylediğim gibi güzel bir konu net bir şeklide çekilmiş. Ancak birkaç noktada ciddi eksiklikleri var. Birincisi kadraj çok iyi seçilmemiş. Bu fotoğrafta sadece satıcı kadın ve sattıkları görünmeliydi. Yok genel bir fotoğraf çekmek istiyorsak çok daha geniş bir açı alınmalıydı. Burada kadının hemen sırtından fotoğrafı keserek o alanı sol tarafa vermeliydik. Yani hem arkadaki araba ve boşluktan kurtulur hem de kadının sattığı şeylerin hepsini daha net görebilirdik. Bu ayrıca bizi, arka zeminde yer alan çok patlamış yoldan büyük ölçüde kurtarır ve ana konumuzu biraz daha aydınlatmamıza fırsat verirdi. Yatay değil dikey bir kadrajla fotoğrafı çekseydik belki bütün bunlardan kolayca kurtulabilirdik. Bunun yanında kadın bize bakarken değil de örgüsüne yoğunlaşmış bir fotoğrafını da çekmeliydik. (Belki çekilmiştir bilmiyoruz.) Belki o fotoğrafı da sadece örgü ören kadın olarak, kareye başka hiçbir şey katmadan çekmemiz gerekir.
6. Hümeyra Turan’ın bahardan kalma papatya fotoğrafı sonbaharı yaşadığımız bu günlerde sürpriz oldu. (Gerçi güney yarımkürede bahar yeni geliyor, belki orada çekmiştir!) Doğal ortamında çiçekleri tek başına (makro) olarak çekmek her zaman yapmamız gereken bir çalışma olmalı. Bunun hem fotoğrafımızı geliştirmeye büyük yardımı olur, hem de genel manzaralar içinde görünmeyen papatya gibi küçük çiçeklerin güzelliklerini daha iyi görmemizi sağlaması mümkün olur. Makro papatya çalışması, ana konunun netliği, ışık ayarları ve arka fonun flu hale getirilerek tamamen ayrıştırılıp zemin haline getirilmesi bakımından geçer not alacak kadar güzel olmuş.
Bunun yanında dikkatli bakınca insanın gözüne takılan noktalar da yok değil. Bunlardan birincisi papatya orada çekebileceğimiz en güzel papatya değil muhtemelen. Bazı yaprakları kısa, bazıları uzun, bazılarının araları sık, bazılarının daha seyrek. Tabiat ortamında makro çiçek çekerken çok özel bir sebebimiz yoksa (ancak bu tür farklılıkları göstermek için bilinçli olarak çekmiyorsak) o ortamda bulabileceğimiz en güzelini seçmeliyiz. İkinci olarak, arka zemin oldukça siyah ve karmaşık görünmüş. Belki bu bizim elimizde değil. Ancak bunu da seçebilmeliyiz. Çünkü bahar ayının bir çiçeğini çekiyorsak zeminde ona uygun (yeşil tonda) olmalıydı. Eğer çiçeğin tam altı yeşil değil de, sağında solunda yeşil bir zemin varsa biraz eğilerek yanal bir fotoğraf çekebiliriz. Çünkü papatyaya yakışan yeşil tonlu bir zemin olurdu.