Biz 350 yıldır yitirdiğimiz özgüveni bugün yanlış mecralarda arar olduk.
Selfie fotoğraf merakı başlı başına bir çılgınlık olup çığırından çıktı. Küreselleşme tezini savunan ak saçlı profesörleri yarım kulak dinlerken bugünlerden bahsettiklerini hiç tahmin etmezdim. Dünyanın diğer ucunda patlayan flaş ile bizim o fotoğrafı görmemiz arasında geçen süre, en lüks arabanın 0-100 kilometre hızından daha kısa zaman alıyor.
Nedense selfie kelimesini telaffuz ederken aklıma bizim kadim seyfiye sınıfı geliyor. Mağrur ve korkusuz Osmanlı’nın genç subayları geliyor. 315 yıl öncesine kadar bastıkları yeri titreten, Osmanlı’nın nizam-ı âlem ve ilayı kelimetullah davasının yılmaz savunucusu seyfiye sınıfı, yeryüzünde adaleti tesis eden bu ulu çınarın dayandığı askeri gücün kaynağıydı. Üsküp’ten Yemen’e, Akdeniz’den Hazar Denizi’ne kadar atının ayak bastığı yere düşman ayağı basmamış korkusuz yiğitlerdi. Seyfiye sınıfının verdiği güven ile bu topraklarda nice münevverler, ilim adamları, şairler ve sanatkârlar yetişmiştir. Medeniyetin ulaştığı noktaları temsil eden Süleymaniyeler, Selimiyeler işte bu özgüvenin bir yansımasıydı.
Şimdi ise, biz şuuruyla dünyanın dört bir tarafında mazlumun imdadına yetişen seyfiye sınıfının yerine “benlik” tutkusuyla yetişen hodgam, bencil bir selfie gençliği geldi...
Selfie gençliğini seyfiye gençliğinden ayıran en bariz fark, benmerkezci bir yaşam tarzını seçmiş olmasıdır. Selfie gençliği için dünya, üzerinde özgürce yaşanacak, bir daha gelinmeyeceği için bütün tatlarının tadılması gereken bir mekândır. Egoların fazla geliştiği bu nesil için kendinden başka kimsenin önemi yoktur. İçinde bulunduğu ortamlarda kendini marjinal yöntemler ile ifade etmeyi sever. Örneğin otobüste boş koltuk dururken basamakta oturmayı tercih etmek, saç sakal karışık, kıyafetler pejmürde bir vaziyette kantin köşelerinde takılmak, kimsenin izlemediği yabancı diziler hakkında arşiv çalışması yapmak...
Selfie gençliğinde itibar, aldığın “RT” ile eşdeğer, “like” ile eşanlamlıdır. Fenomen olmak tek gaye, “RT” almak tek hedeftir. Bu yüzden Twitter’ın kapatılmasını namusuna uzatılmış bir el kabul edip gaz maskesini kaptığı gibi sokağa fırlamıştır. İşte bu selfie gençliğinin son noktası ya da özgüven ülkesinin son kalesi ön kameradan çekilen, ne amaçla çekildiği ya da neye hizmet ettiğinin bilinmediği yüz, ayak, kol, el, kulak fotoğraflarıdır. Mümkündür ki aldığı yüzlerce RT sonrası takipçilerine göstermek istediği bu zeki adamın kulağı, kafası, kolu birileri için ilham olsun ve yeni kafalara, kulaklara ve kollara davetiye çıkartsın.
Selfie neslinde numara bitmez. Zaman, kınadığımız birçok şey ile bizi imtihan etmeye devam edecek. Biz 350 yıldır yitirdiğimiz özgüveni bugün yanlış mecralarda arar olduk. Özgüvenden kastımızın bir milletin tarihten gelen özgüveni olduğunu unutup, birer birer kendi özgüvenimizin peşine düştük. Zamanı kendi dilimiz ile okuyup, kendi kültürümüz ile yorumlamadığımız sürece başka medeniyetlerin çocuklarının selfielerini ‘like’lamaya devam edeceğiz.