Ayşegül Genç - Sami Yaylalı
Esrarengiz Kâbe Baskını
20 Kasım 1979 yılında silahlı bir grup, Cuheyman el Uteybi önderliğinde hac farizasını yerine getirmekte olan yüzlerce insanı rehin alır. Eylemin amacı, batıcı Suudi hanedanını devirmek ve yöneticilerin kuklalığına son vermektir. Tüm çabalarına rağmen baskına karşı Suudi yönetimi tek başına bir şey yapamaz, silahlı müdahale ve Fransız anti-terör örgütünün operasyonu için fetva alınır. Zira mekânın kutsiyetinden dolayı hem adam öldürülmesi hem de gayrı müslimlerin Kâbe’ye alınması yasaktır. Kuşatma yaklaşık 2 hafta sürer ve Kâbe yeniden Suudi hanedanına geçer. Yer altı tünellerine önce su sonra elektrik veren Fransız anti-terör örgütü yüzlerce kişinin ölmesine sebep olur. Teslim olan bazı isyancılar ve Cuheyman el Uteybi idam edilir. Aradan uzun zaman geçmesine rağmen ne baskının ardında kimlerin olduğu ne de gerçek sebepleri açıklanmıştır. Bu olay hâlâ üzeri örtülü bir şekilde durmaktadır.
Yokluk Tıbbı
1979 yılının genel hatları şöyleydi: Ekonomik sıkıntılara önlem alınamıyor. Piyasada ampul bulmak mümkün değil. Dünyada yaşanan petrol bunalımı Türkiye’yi derinden etkiliyor. Akaryakıt karneye bağlandı, kriz had safhada. Yunanistan’dan mazot istedik, olumsuz yanıt verdiler. Piyasada ilaç sıkıntısı başladı. Ameliyatlarda anestezik malzeme bulunamadığı için geleneksel bayıltma yöntemleri kullanılmaya başlandı. Orantısız güç kullanımı nedeniyle yaralananlar oldu.
O Meşhur Çocuk Resmi
Sızıntı dergisi 1979 yılında meşhur ağlayan çocuk kapağı ile yayın hayatına merhaba der. “Bu ağlamayı dindirmek için” başyazısında uzun sürecek zorlu bir yolculuğa içli bir şekilde niyet edilir. Said Nursi hazretlerinin “Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evladım yanıyor” sözlerini hatırlatan bu ilk sayı ve ağlayan çocuk kapağı 6 bin kişiyle buluşmuş, dergi bugün bu rakamı 500 bine katlamıştır. Dergi, görünenin ardında görünmeyeni aramaya ve kâinatın çok sesli musikini duyurma çabasına hâlen devam etmektedir.
Geceyarısı Ekspresi Zırvalığı
Türkiye’den üzerine haşhaş bağlayarak ülkesine dönmekte olan Amerikan turist William Hayes’in Türk polisi tarafından yakalanması ve Sağmalcılar cezaevindeki günlerini anlatan film Türkiye’ye kara bir leke sürmek için çekilmişti. Halkın ve iktidarın büyük tepkisini çekmesine rağmen film festivallerinde büyük ödüller aldı. Yönetmen Oliver Stone’un gerçekte yaşanandan farklı olarak filme eklediği işkence ve sapkın sahneler bu filmin bu kadar tartışılmasına neden oldu.
Papa`ya Diz Çöktürdük
Papa 2. John Paul Ankara’ya geldi ve ilk kez ayak bastığı Müslüman bir ülkenin toprağını öptü. Ortodoks ve Katolik kiliselerini birleştirmek amacıyla girişimlerde bulunan Papa 2. John Paul temaslarda bulunmak için Ankara’ya geldi. Halkın büyük protestolarıyla karşılaşmasına rağmen Ankara’nın toprağına secde edip öptü. Bunu herkes farklı şekillerde yorumlasa da Papa’nın Hıristiyanlık tarihine atıfta bulunduğu kaçınılmazdı.
Abdi İpekçi Suikasti
Milliyet Gazetesi başyazarı ve genel yayın müdürü Abdi İpekçi’ye Nişantaşı’ndaki evinin önünde aracının içindeyken saldırı düzenlendi. Saldırıda Abdi İpekçi hayatını kaybederken saldırıyı yapanlar bir süre sonra yakalandı. Abdi İpekçi’yi vuran Mehmet Ali Ağca Maltepe Askeri cezaevinden kaçtı. O dönemde Türkiye ziyaretinde olan Papa, kendi uğrayacağı suikaste kadar Mehmet Ali Ağca unutulacaktı.
Metin Yüksel`in Şehadeti
23 Şubat günü Cuma namazı çıkışı Metin Yüksel şehit edilir. 1958 Bitlis doğumlu olan yüksel, ülkenin karışık olduğu o günlerde İslami mücadele adına ön saflarda yer almıştır. Silahsız mücadele adına MTTB ve Akıncılar teşkilatında görev almış hem siyasi hem sosyal faaliyetlerine devam etmiştir. İlk kez 1977 yılında solcular tarafından kurşunlanmış, yaralı olarak kaldırıldığı hastanede sağlığına yeniden kavuşmuştur. 1979 yılında bir cami avlusunda Cuma namazı çıkışında arkasından “Metin dur” diye seslenenlere ellerini açıp “durun konuşalım” diye cevap veren Metin Yüksel’e, bu kez sağcı bir grup tarafından ateş açılmış ve orada vefat etmiştir.
Petrol Su Gibi Aktı; Geriye Bu Tarihi Fotoğraf Kaldı
İmdependenta isimli tanker Haydarpaşa limanı civarında Yunan bandıralı bir gemi ile çarpışmış, 95 bin ton ham petrol denize yayılmıştır. Tankerin yanışını izlemeye gelen İstanbullular objektiflere böyle yansımıştı. Petrol kuyrukları ise en çok o yıl yaşanmıştır.
Ölürken Duş Perdesini Düşünmek
Ölümünden önce son bir nasihat mahiyetinde söz söylemesi istenen Hilton otellerinin imparatoru Conrad Hilton, ölüm döşeğinde şöyle der: “Duş perdesini küvetin iç kısmında bırakın.” İnsanın son nefesine bir ömür yaşadıkları, düşündükleri, kalbine koydukları işte böyle sirayet etmektedir.
Mavi Işık Karanlıkta Kaldı
Hava Kuvvetleri’ne bağlı Kayseri İkmal Bakım Merkezi’nde yapılan ilk Türk uçağı ‘Mavi Işık’ başarı ile uçtu. Zirai alanda ilaçlama için tasarlanan uçak iki prototip olarak üretildi. İlkinde her hangi bir görev yüklenmeksizin salt uçuş için denendi. İkinci prototipe ilaçlama pompası ve deposu eklenerek uçuruldu. Her iki prototip de başarılı olarak uçurulmasına rağmen seri üretime geçirme konusundaki çabalar bilinmeyen nedenlerden ötürü akim kaldı. Mavi Işık şimdi İstanbul’daki Havacılık Müzesi’nde sergilenmektedir.
Diğer yandan yine aynı yıl döviz sıkıntısı sonucu pist lambası alınamamış ve uçaklar günlerce Yeşilköy havalimanına kör iniş yapmışlardır.