
"Nice mektuplar ölümlerine neden oldu yazanlarının; hiç ölüm akıllarının ucundan bile geçmezdi o satırları yazarken.”
… sevgililer tek mektupta karar kılınca, sık sık mektuplaşmaya başlarlar. Tabiî ki mektuplar birçok yıkımı da peşinden sürükler. Bu durumda insanlar gördüm. Mektupları önce yırtıyorlar, sonra suyun içine atıp yazıları bozuyorlar; böylece arkada hiçbir iz bırakmıyorlar. Gerçekten de mektuplar nice skandallara neden olmuştur. Bu konuda şunları yazdım (Tavîl):
“Mektubunuzu yırtıp atmak bana öyle zor ki bugün, fakat aşkımızı hiçbir şey yırtamaz, bunu biliyorum.
Sevgimiz kalsın istedim, mürekkep silinsin istedim; çünkü ayrıntılar asıl öze tâbi olur.
Nice mektuplar ölümlerine neden oldu yazanlarının; hiç ölüm akıllarının ucundan bile geçmezdi o satırları yazarken.”
Mektubun şekli en güzel şekil, türü en nükteli tür olmalıdır. Evet, mektup kimi zaman bir dildir: ister mektup yazan düşüncesini ifade etmekte güçlük çeksin, ister tedbir veya saygıdan doğan kuşku buna engel olsun. Dahası, mektubun sevgilinin eline varması, seven için onun mektubu aldığını ve okuduğunu öğrenince büyük bir zevktir ve sanki bizzat sevgilisini görmüş gibi olur. Mektubun cevabını alıp okumak ise, onunla bir yerde karşılaşmaya denk bir neşe verir. Bunun için âşığın sevgilisinden aldığı mektubu gözünün üstüne ve kalbine koyduğunu, ona sarıldığını görürüz çok defa.
Bir âşık tanıdım: Diline, konuşmasına çok özen gösteren, mükemmel tasvirler yapan, duygu ve düşüncelerini çok güzel anlatan, gözlem yapmasını iyi bilen ve olaylarını inceliklerine inerek tahlil edebilen biriydi. İşte bu adam, sevgilisinin çok yakınında oturmasına, onunla sık sık karşılaşma ve onu ziyaret etme olanağı bulması- na rağmen mektup yazmayı hiç ihmal etmezdi. Mektup yazmanın ayrı bir zevki olduğunu söylüyordu.
Gözyaşıyla mürekkebi sulandırma olayına gelince, böyle birisini tanıdım. Sevdiği de mürekkebi tükrüğüyle sulandırıyormuş. Bu konuda şu dizeleri yazdım(Tavîl):
“Bu mektup, gönderdiğim bir mektuba karşı aldığım bir cevaptır; bu cevap heyecanımı dindirdi.
Aşkına ihanet etmeyen bir sevgili gibi, onu yazarken, gözyaşlarımla sulandırdım.
Gözsuyum satırları sildi; ah, gözsuyum! Ne yaptın? Güzellikleri silip attın.
Gözyaşlarım sayesinde, yazının baş tarafı çok açık seçik oldu. Ama sonunda gözyaşlarım satırları yok etti.”
Öykü: Âşık bıçağıyla elini kesmiş; kanı akmış ve bu mektubu kanıyla yazmış; kanı mürekkep yerine kullanmış. Tabii bu mektubu kuruduktan sonra gördüm. Yemin ederim, kırmızı Çin mürekkebiyle yazılmış gibiydi.
(Alıntı: Güvercin Gerdanlığı, İbn Hazm, İnsan Yayınları, Sayfa: 73-74)