Yıllar geçtikçe artan dünya nüfusu ve artık ulaşımın da kolay olması, insanlar arasındaki iletişimin artmasına ve uzak bölgelerden organik besinlerin memleketlerimize kolayca ulaştırılabilmesine imkan sağlamakta. Bu durum, geleceğin ‘kara veba’larını doğurabilir.
Hep hayal ettiğim; ama binbir mani ile gidemediğim menzil, Kâbe... Bu aralar gittikçe artan bir oranda tehlike altına girebilir... Ama elbet yine ‘Kâbe’nin sahibi Kâbe’yi korur...’ Acaba dağlara çekilip etrafı boğan mikropları temizleyecek bir rahmet yağmurunun yakın gelecekteki tahminleri mi yapılmakta şu sıralar? Bu sefer biraz farklı... Kâbe’ye kast eden bir güruh yok; ama gözle görülmeyen bir zerrenin tehdidi gün geçtikçe artmakta... MERS Coronavirus, Orta Doğu Solunum Sendromu’na neden olan bir virüs. 2012’de Suudi Arabistan’da keşfedilen bu hastalık, soğuk algınlığı (ateş ve öksürük) tanılarıyla benzerlik gösterse de on dört günlük kuluçka sonunda hastanın organ yetmezliğine ve ölümüne (%30 ölüm oranı) sebep olabilmekte...
Geçtiğimiz iki yılda Suudi Arabistan’a yolculuk yapanların ülkelerine bu hastalığı götürmesi sebebiyle birçok ülkede hastaların sayısı beş yüzü buldu. Henüz nasıl ortaya çıktığı bilinmese de hayvandan insana geçtiği (özellikle deve ve yarasa kaynaklı) ve insandan insana bulaşabildiği de neredeyse bilimsel gerçeklik kazanmış durumda. Bundan ötürü deve eti ve süt ürünlerini tüketmemek tavsiye edilenler arasında. Geçtiğimiz hafta Amerika kıtasında da bu hastalık tanısının belirmesiyle şu an dünya sessizce alarma geçmiş durumda. Neyse ki henüz ülkemizden Orta Doğu’ya seyahat edenlerde böyle bir hastalık tanısına rastlanmasa da Sağlık Bakanlığı seyahat edenleri yakın markajda izlemekte ve özel kurulan ekiplerle her kişinin sağlık durumunu takip etmekte.
Bu durum Ramazan ayı Umre’leri ve daha sonra Hac farizası dikkate alındığında aslında çok planlı ve dikkatli bir çalışmayı gerektirmekte. Henüz MERS virüsü yeni keşfedilmesinden dolayı bir tedavi yönteminin de geliştirilememesi, dünya sağlık kuruluşlarında bu hastalığın pandemik olma yani bütün dünyaya yayılabilme korkusunu doğuruyor. Bundan dolayı her yıl yaklaşık iki milyon Hacı adayının ziyaret ettiği Suudi Arabistan’da, hastalığın hacılara ve oradan tüm dünyaya yayılabilmesi tehlikesini arttırıyor.
Şu anda dünyadaki virüs araştırmaları ve tedavileri üzerinde uzmanlaşmış kuruluşlar şeffaf bir şekilde birbirleri arasında bilgi alış verişi yapmakta. Ve yakın gelecekteki olası salgın ve yüksek hastalık riskini bir an önce önleyebilmenin planlarını yapmakta. Türkiye ve Endonezya’da bu hastalığa yakalanmış insan vakası görülmedi. Fakat Umre ve Hac aylarında Suudi Arabistan’ı ziyaret edecek onbinlerce insandan birkaçının bu hastalığı ülkemize getirebilme olasılığı öngörüldüğünde sınırlarda sağlık denetimlerinin bilhassa arttırılması ve bir bakıma hastalık dedektiflerinin havaalanlarında kol gezmesi zaruretini doğuruyor.
Yıllar geçtikçe artan dünya nüfusu ve artık ulaşımın da kolay olması, insanlar arasındaki iletişimin artmasına ve uzak bölgelerden organik besinlerin memleketlerimize kolayca ulaştırılabilmesine imkan sağlamakta. Bu durum, geleceğin ‘kara veba’larını doğurabilir. Bağışıklık sistemimizin tanıdık olmadığı yeni tür mikroplarla tanışmamız hiç beklenmeyen etkiler oluşturabilir. MERS virüsü bunun sadece bir örneği. Ve her yıl dünyadaki insanların Mekke’de buluşması ise bu hastalıkların başka insanlara geçip yayılması için muazzam ortam ve zamanlardan biri...
Müslüman ülkelerin bu tehlikeyi öngörerek tedbirlerini ve sistemini ona göre kurması ivedi olarak gerekmekte. Biz de vatandaşlarımızın çoğunlukla bulunduğu veya seyahat ettiği ülkeleri mercek altına almalı, MERS gibi bulaşıcı ve ölüme sebebiyet veren hastalıkları teşhis etmeli, uluslararası kuruluşlarla bilgi alış verişinde bulunmalı ve gözle görülemeyen yeni nesil Ebrehe ordularına karşı her an hazırlıklı bulunmak durumundayız.
Kaynak:
- Helen Branswell. Deadly MERS Camel Virus Crosses Ocean to U.S.. Scientific American.
- Melody Kramer. Possible Pandemic: Is MERS the New SARS? National Geographic.