Dış politika ve uluslararası ilişkilerde temelli dostluklar ve temelli düşmanlıklar yoktur. En yakın örnek Batı ile İran’ın uzlaşısı. Dün kanlı bıçaklı, bugün kuzu sarması olmak üzereler. Bu türden uzlaşılar ne ilk ne de son olacak. Doğusundan batısına tüm dünyayı kasıp kavuran ve küresel boyut kazanan krizler her geçen gün dallanıp budaklanıyor. Krizlere yenileri ekleniyor. Soğuk savaş günlerini hatırlatan günleri yaşadığımız bu konjonktür bir taraftan da sürpriz uzlaşıların ve ittifakların kapısının aralanmasına neden oluyor. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde de uluslararası ilişkilerde şaşırtıcı gelebilecek yeni uzlaşıların, ittifakların gerçekleşebileceğini söylemek mümkün.
Mesela, kadim ve ezeli iki rakip ülke İran ve S. Arabistan’ın aralarındaki buzları eritmek üzere olduğu yazılıp çiziliyor uluslararası medyada. Bu tür haber ve analizlerin ne kadar gerçeği yansıttığını görmek için çok fazla beklemeyiz herhalde. Bu noktada şayet varsa, böyle bir uzlaşının bölgeye yansımasının ne olacağı sorusu önemli. Özellikle Suriye’deki iç savaş üzerinde etkisi ne olacak mesela? Suriye’deki akan kanın durması noktasında Tahran ve Riyad yönetimleri nasıl bir uzlaşı yolu bulacaklar? Esed’li mi Esed’siz mi bir Suriye öngörürler mesela?
Riyad açısından bir başka kritik soru daha; Mısır’da, İslam dünyasının en ılımlı İslami hareketi olan Müslüman Kardeşlerin iktidarından korkan, Mısır’ın ilk seçilmiş cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi yönetiminin devrilmesi için uluslararası çevrelerle işbirliği yapan, darbe gerçekleştikten sonra darbecileri ilk kutlayan ve ekonomik desteğiyle cunta yönetimine hayat öpücüğü veren Riyad yönetimi, Suriye’de nasıl bir yönetimin iş başına gelmesini ister acaba? Suriye Müslüman Kardeşler’ini de tehdit unsuru olarak görür mü mesela?