İslâm âlimleri, “Allah’a giden yollar mahlûkâtın nefesleri adedincedir” demişlerdir. Yani her insan Allah ile doğrudan bağlantı kurma hürriyetine sahiptir. Her insan, ibadetleriyle, duâlarıyla Allah’a yalvarır ve O’ndan af isteyebilir. Gönlüyle Allah’a yöneldiğinde O’nu karşısında bulacağı kesindir.
Cenâb-ı Hak sık sık kullarını dua ve tevbeye teşvik eder. Merhametinin çok geniş olduğunu, bu sebeple duaları kabul edip günahları affedeceğini haber verir. Duaları kabul etmek ve günahları affetmek sadece Allah’ın elindedir. Zira yegane kudret sahibi O’dur. Hiçbir mahlûk, Allah’ın yetkilerini kullanamaz. Allah’a âit salâhiyetleri O’nun dışındaki herhangi bir varlıkta görmek, “şirk” sayılır.
Akâid mevzûları son derece ciddî ve hassas bir yapıya sahiptir. Bu hususlarda dikkatsiz davranarak, Allah’a ait bir salâhiyeti kullarına da izafe etmek veya onu kısıtlamaya çalışmak, gazab-ı ilâhîyi celbeden son derece tehlikeli bir düşüncedir. Rasûlullah bu hususta şöyle bir hâdise nakleder:
“Beni İsrail’de birbirine zıd istikamette iki kişi vardı: Biri günahkârdı, diğeri de ibadetler husûsunda gayretliydi. Âbid olan diğerini günah işlerken görür, «Bu günahtan vazgeç!» diye îkaz ederdi. Birgün, yine onu günah üzerinde gördü ve «Vazgeç» diye uyardı. Öbürü:
– Beni Rabbimle başbaşa bırak! Sen benim başıma bekçi olarak mı gönderildin? dedi. Âbid:
– Vallahi Allah seni affetmez! Veya: Allah seni Cennet’e koymaz! dedi.
Bir müddet sonra ikisinin de ruhları kabzedildi ve Âlemlerin Rabbi’nin huzûrunda bir araya geldiler. Allah Teâlâ Hazretleri ibadetler husûsunda gayretli olana:
– Sen benim, (kullarıma nasıl muâmele edeceğimi kesin olarak) biliyor musun veya benim yetki ve tasarrufumda olan bir şeyi yapmaya kâdir misin? dedi.
Günahkâra dönerek:
– Git, rahmetimle Cennet’e gir! buyurdu. Diğeri için de:
– Bunu Cehennem’e götürün! diye emretti.
Ahmed bin Hanbel’in rivâyetine göre Rasûlullah (s.a.v) sözlerini şöyle tamamlamıştır:
“Ebü’l-Kâsım’ın nefsi yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki adam Allah’ın gazabını celbedecek yanlış bir söz söyledi, dünyasını da, âhiretini de helâk etti.” (Ebû Dâvûd, Edeb 43/4901; Ahmed, II, 323. krş. Müslim, Birr, 137)
Buradan, günah işlemenin mâzur görüleceği gibi bir anlam çıkarılmamalıdır. Allah hakkında câhilce konuşmanın ve yanlış inançlara sahip olmanın ne kadar tehlikeli boyutlara varabileceğine dikkat edilmelidir.