Acil Servis’e gelen hastaların yüzde 80’i gerçekten acil hasta değil. Başımız ağrısa, grip olsak acile gidiyoruz, böyle yaygın bir alışkanlık var. Şunu bilmek lazım ki durumu acil olmadığı halde Acil Servis’e başvuran her hasta gerçekten “acil” olanları engellemiş ve büyük bir hak gasp etmiş oluyor. Bu hususta bir bilinçlenmeye ihtiyaç var zira yanlışı yapan da yaptığının farkında değil.
“Bizim ki de acil!”
Acil Servis’te bazen öyle tablolarla karşılaşıyoruz ki insan ne diyeceğini şaşırıyor. Bir bakıyorsunuz, hekim orada kalp krizi geçirmekte olan biriyle ilgilenirken, nezle olmuş birisi daha önce geldiğini kastederek “Bizimki de acil!” diye bağırıyor. Ayağındaki nasır/mantar için gecenin bir vakti acile gelenler, “Benim işim de acil, bir yere yetişmem gerekiyor” diyenler oluyor, acil olmadığı için polikliniğe yönlendirilen hasta “ama ben de acilim, ben de koşa koşa geldim...” diyebiliyor, ciddiyim. İşin doğrusu, acil serviste hastalara sıraya göre değil aciliyet durumuna göre bakılır. Dolayısıyla sıra hakkı iddia etmek yersiz, hak acil hastanın.
Bir de hekimin gözünden bakalım. Öyle oluyor ki 24 saatte tek başına 450 hastaya bakması gerekiyor. (İstanbul’da bir hastanenin istatistik kayıtlarından alınan gerçek ortalama rakamdır.) Kaba bir saat hesabı yaparsanız kişi başına düşen süreyi görebilirsiniz. İdeal bir poliklinik muayenesinin süresi 40 dakikadır, kitaplarda böyle yazar. Bu pek tabi acil için tanımlanmış bir süre değil ama polikliniklik bir rahatsızlığınız için acile başvurduğunuzda alacağınız hizmetin kalitesindeki eksikliği göstermek için söylüyorum. Doktorun da insan olması sebebiyle hata yapma ihtimalinin ne kadar yükseleceğini bir düşünün. Meselenin en önemli noktası tam da burası: Gerçek acil hastalara ayrılacak zamandan ve hekimin enerjisinden çalınıyor olması.
Hekime şiddet hadiselerinin en çok cereyan ettiği yer de acil servislerdir. İnsanlar kendisinden önceki (hatta sonraki) yüzlerce hastadan habersiz bir şekilde hekimden mümkün olmayan bir ilgi bekliyor, bulamayınca da bağırıp çağırmaya kırıp dökmeye başlıyor.
Neler acil değil?
Peki hangi durumlar acil, hangileri değil, birkaç örnekle de onlardan bahsedelim:
• Grip ya da nezleyseniz, ateşiniz 38 dereceyi geçmiyorsa, yatın dinlenin, sıcak bir şeyler için, meyve ve sıvı tüketin. Zira gribe virüsler sebep olur ve tıp henüz bu virüs için etkin bir ilaç üretemedi. Hekim de size bunları tavsiye edecektir, acile gidip başkasının hakkına girmeyin. Kötü hissediyorsanız, bir hekime görüneyim, hem rapor falan alırım diyorsanız aile hekiminize başvurmalısınız. Hem bakteri kökenli bir hastalığınız varsa size antibiyotik bile yazabilir. :)
• Çok önceden beridir sürekli olan bir baş ağrınız varsa lütfen acile değil nörolojiye gidin.
• Lütfen düğünde pasta börekleri yiyip sonra eve dönüş yolunda geçerken bir acile uğrayıp tansiyon ölçtürmeyin.
• Aylardır sırt/ bel ağrınız varsa siz de takdir edersiniz ki bu acil bir durum değildir.
• Ayağınızdaki nasır/mantar, cildinizdeki sivilceler
• Hazımsızlık problemleri
• Uzun süredir üstünüzde olan yorgunluk halsizlik vs.
Bunlar için Acil Servis’e değil Aile Hekiminize gitmeniz gerekiyor.
Neler acil?
Bazı durumlarda da muhakkak acile başvurmalısınız. Zira bu belirtiler hayati önem taşıyabilecek nitelikte, birkaçını sayacak olursak:
• Herhangi bir ani, şiddetli ağrı
• Ani başlayan ya da alışılmadık karın ağrısı acil olabilir, apandisit, safra taşı, mide delinmesi gibi
• Göğüs ağrısı, sol kolunuzda ve çenenize de yansıyorsa bunlar kalp krizi belirtileridir.
• Nefes darlığı,
• 38 dereceden yüksek ve ılık duşa rağmen düşmeyen ateş,
• 7 yaş altı çocuklarda ateşin 38 dereceyi geçmesi ciddi bir durumdur, Eğitim Araştırma veya Üniversite Hastanelerine götürülmeli.
• 5 dakikadan fazla baskı uygulamanıza rağmen durmayan kanamalar,
• Yaralanmalar, kesici alet yaralanmaları gibi dikiş gerektiren durumlar,
• Kemik kırılmasına sebep olabilecek kazalar,
• Sürekli kusuyorsanız, hele de kafanızı bir yere vurduktan birkaç saat sonraysa,
• Yahut siyah veya kırmızı renkte kan kusma durumu,
• Gıda ve kimyasal madde zehirlenmeleri,
• İlaç kullanımı sonrasında nefes alma güçlüğü,
• Geniş alanlı yanıklar
• Kene ısırması…
İşte bu gibi durumlar yazının başından beri bahsi geçen “gerçek acil hastalar” oluyor.
Nasıl göz doktorundan bağırsak problemlerinizi çözmesini beklemiyorsak, acil hekiminden de 3 aydır sırtımızda olan ağrıyı çözmesini beklemeyelim. Karın ağrısını dindirdikten sonra “bir de şuramda bir kaşıntı var” demeyelim mesela. Doktora gelmişken, tüm rahatsızlıkları tedavi ettirmeye çalışmamak lazım, burası acil, acil olan hastalığınızla ilgilenmek için var.
Şöyle özetleyelim: “Acil Servis” hastanenin ana giriş kapısı değil, daha ziyade ambulansın giriş kapısıdır.
Sizin Şikayetiniz neydi?
Kıymetli okurlar;
İnşallah önümüzdeki aylarda da bu sayfada sağlıkla ilgili “hayata dokunan” meselelere değineceğiz. Sizin de merak ettiğiniz, sormak istediğiniz yahut bu sayfada yer alması güzel olur dediğiniz konular varsa huseyinkucukali@hotmail.com adresine gönderebilirsiniz. Araştırır, beraber öğreniriz, imkan dahilinde buradan da paylaşırız. Allah sıhhat ve afiyet versin. ;)