
Terör ve Anarşi
Terör kelimesi dilimize Fransızcadan geçmiş olsa da kelimenin aslı Latince. Latincede bu kelime korkudan titreme ya da korkutma gibi anlamlara geliyor. Terör kelimesi dilimizde çok geç kullanılmaya başlanmış. Öncesinde terör yerine anarşi kelimesi tercih ediliyordu. Anarşi kelimesi yunanca kökenli bir kelime ve “başsızlık, yöneticisizlik, bireysel isyan” gibi anlamlara geliyor. Asala ve PKK gibi yasa dışı örgütlerin sivil vatandaşlara yönelik saldırıları sonrasında ülkemizde “terör” kelimesinin kullanımı arttı. Uluslararası hukukta terör suçları en ağır suçlar arasına girdiği için PKK ve Asala’nın bu şekilde nitelendirilmesi önemliydi. Ancak NATO terör örgütleri listesinde PKK ve DHKP/C yer alırken Ermenistan destekli ASALA bu listeye hiçbir zaman alınmadı.
Terörle Beslenen Ülkeler
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra savaş başlatmak için bahane üretmek oldukça zorlaştı, yapılan anlaşmalarla savaş başlatmak için getirilen prosedürler nedeniyle birçok sorun masa başında çözülmeye çalışıldı. Ancak büyük savaşlar başlatma gereği duyan, dünyayı tüketen Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, İsrail, Almanya, İtalya gibi devletler terör silahını kullanmaktan çekinmezler. Kendilerini hedef alan terörist gruplar varmış gibi yaparak ve bu grupların türediği bir yer belirleyerek (bu yer genelde enerji kaynaklarının, petrolün, ham maddenin çok olduğu yerler olur nedense) savaş başlatırlar. Ölen mazlumlar, asla umurlarında değildir. Irak, Libya, Afganistan gibi ülkeler sözde terörist ilan edilmiş ülkelerdir.
İlk Terörist: Hasan Sabbah
Oryantalist yazarların oldukça ilgisini çeken Dağın Şeyhi ünvanıyla tanınan ve Haşhaşiler örgütünü kurduğu ve yönettiği iddia edilen Hasan Sabbah, tarihteki ilk terör örgütü kurucusu olarak gösterilmektedir. Hasan Sabbah Şia’nın İsmailiye koluna mensup ve Nizamülmülk, Ömer Hayyam gibi çağın dehası olacak isimlerle birlikte aynı medresede bir öğrenci iken, tarihin sunduğu imkanlarla Büyük Selçuklu sultanı Melikşah’ı ve veziri Nizamülmülk’ü öldüren bir örgütün başı oldu. İddialara göre Hazar denizi yakınlarındaki dehlev krallarının terk ettiği Alamut (kartal yuvası) kalesini tamir ettirerek kendi kalesi haline getirdi. Kalenin arkasında yer alan ve sadece kale içinden ulaşılan vadiyi yapay bir cennet haline getirdi. Emrindekilere haşhaş içirdikten sonra bu cennet vadisini sunarak hem onları ödüllendirmiş oluyor hem de kendisine kul eylemiş oluyordu. Kendisine köle olmayı kabullenen bu insanlar onun elinde her türlü cinayeti işleyebilecek katillere dönüşüyordu. Anlatılanların ne kadarı doğrudur bilinmez ancak Melikşah’ın ve Nizamülmülk’ün suikast yoluyla öldürüldüğü hemen hemen tüm tarih kitaplarında doğrulanmaktadır.
Kürt İşçi Partisi
Türkiye İşçi Partisi’nin 1967 yılında Diyarbakır, Batman, Tunceli, Silvan, Siverek gibi Kürt vatandaşların yoğun yaşadığı Doğu il ve ilçelerini kapsayan Doğu Mitingleri “devrim” “eşitlik” gibi kavramlar üzerinden şekillendiği için bölgede yaşayan halk tarafından geniş ilgi uyandırmış. Bu ilgi dikkatleri çekmiş olacak ki Ankara Siyasal öğrencileri arasında başlarını Abdullah Öcalan’ın çektiği grup, Kürt İşçi Partisi’ni (PKK) kurdular. 12 Eylül 1980 darbesine kadar PKK şehir içi çatışmalarda kendisini gösterdi. O dönemlerde çeşitli sol gruplar tarafından desteklenmiştir. 12 Eylül darbesinden sonra Abdullah Öcalan ve örgütün liderleri Suriye’ye geçmişler ve gelecekte ülkemizin başına bela olacak terör örgütünü kurup organizasyonunu yapmışlar. 1980’lerin sonuna doğru çöküşe geçen ASALA terör örgütünden büyük bir kısım PKK saflarına katılmış. PKK Türkiye içindeki Derin Devlet yapılanmaları tarafından da desteklenerek 1990’larda büyük katliamlar yapmış, sivil, kadın, çocuk ayırt etmeksizin binlerce kişiyi şehit etmiş, birçok aileden çocuk kaçırarak çocukları militanlığa teröristliğe zorlayarak ülkemize zarar verdirmeye çalışmıştır. 15 Şubat 1999 yılında yıllarca arkasında duran destekçisi olan emperyalist güçler, Türkiye içindeki siyaseti şekillendirmek amacıyla Abdullah Öcalan’ı Türk askerine Kenya’nın Nairobi şehrinde teslim etmişlerdir. İdamla yargılanan Abdullah Öcalan’a emperyalist güçlerin derin devletin ve dönemin hükümetinin (Dsp-Mhp-Anap koalisyonu) baskılarıyla müebbet hapis cezası verilmiştir. PKK Terör Örgütü 2000’lerden itibaren güç kaybetmekle birlikte KCK isimli şehir yapılanmaları ile intihar saldırıları düzenleyerek ülkemiz insanlarına zarar vermeye çalışmıştır. 2012-2013 yıllarında başlayan barış süreci inşallah bu örgütün tarih sahnesinden silinmesiyle sonuçlanacaktır.
Asala
Ermeni Gizli Ordusu anlamını taşıyan ASALA’nın kuruluşu bir hayli ilginç. Örgüt, Lübnan iç savaşı esnasında Filistin Halk Kurtuluş Örgütü’nün desteğiyle Agop Agopyan tarafından kurulmuş. Örgütün asıl amacı, sözde Ermeni soykırımını Türkiye ve dünyaya kabul ettirip, iddia edilen Ermeni topraklarına kavuşup bağımsız ve büyük bir Ermenistan devleti kurmak. Bahsi geçen toprakların büyük kısmı Türkiye üzerindedir. Asala amacına ulaşmak için Türk diplomat ve bürokratları hedef alırken bir yandan da sözde soykırımı tanımaları adına Amerika ve Kanada’ya baskı için Los Angeles ve Madrid havaalanlarında terör eylemleri gerçekleştirmişlerdir. Asala eylemlerinde 40’tan fazla diplomat 200’den fazla sivil ölmüştür. Asala’yı Ermenistan’ın dışında Yunanistan hükümetleri ve Suriye diktatörü Hafız Esed de desteklemiş ve eğitmiştir. Örgütün lideri Agopyan’ın ölümünden sonra ASALA bölünmüş ve önemli bir kısmı PKK’ya katılmıştır. 1985’ten sonra hiçbir eylem ASALA adına yapılmamıştır.
Bir Terör Filmi
Orijinal ismi Der Baader Meinhof komplex olan film, 1970’lerde Almanya’da Kızıl Ordu fraksiyonu olan bir grup tarafından işlenen terör faaliyetlerini konu alıyor. Filmde insanların nasıl terörize edildiği anlatılıyor. Terörist mantığını işleyen senaryoya göre terörist diye bir şey yoktur çünkü hiçbir terörist, terörist olduğunu kabul etmez. Film yer yer modern bir Suç ve Ceza hikayesine dönüşse de 70’lerde ülkemizde ve dünyada yaygınlaşan sol menşeli terör olaylarının aslını anlamak adına önemli.
İsrail: Mitler ve Terör
Ünlü Müslüman Düşünür Roger Garaudy, ucu Türkiye’ye de dokunan 50 yıllık Ortadoğu bilinmezlerinin perde arkasını anlatıyor. Bu eserde, mitlerin dünya siyasetini nasıl yönlendirdiği sergileniyor ve Ortadoğu’daki terör ateşinin niçin sönmeyeceği açıklanıyor. Yayınlandığı ülke olan Fransa’da yasaklanmasına rağmen, bu eser kitapevlerinde tezgah altında kapış kapış satılıyor. İkinci dünya savaşının dünyaya getirdiklerini okumak adına önemli bir eser.
ETA
Bask dilinde yurda dönüş ve özgürlük anlamına gelen euskadi ta askatasuna kelimelerinin kısaltması olarak bilinen ETA, 1960 yılında Diktatör Franco’ya karşı Fransa’nın güneyi ile İspanya’nın kuzeyini içine alan Bask bölgesinde kurulan bir örgüttür. Kanlı terör faaliyetlerini en yoğun şekilde 1970’lerde gerçekleştirmişler ve 1979’da 2 milyon kişiye özerklik veren hakları elde etmişlerdir. Özerklik elde etmelerine rağmen tam bağımsızlık için mücadeleyi devam ettirdiler. Ancak 2011 yılında silahlı mücadeleyi tamamen bıraktıklarını açıklamışlardır. Örgüt kurulduğu günden bu güne kadar 829 kişiyi öldürdü. Örgüt genelde askerleri ve bürokratları hedef almıştır. Örgütün silah bırakma süreci Türkiye’de PKK’ya silah bıraktırmak için de model teşkil etmektedir.
İSLAM’da Teröre Yer Yoktur!
Din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde dinin birçok kavramla ilişkisi işlenir maalesef ki özellikle İslam üzerinden dünya çapında yürütülen kara propagandadan ötürü İslami terör, İslamafobia gibi ifadeler yaygınlaşır oldu. İslam’da teröre yer olmadığını İslam’ı en zayıf şekilde yaşayan insan bile bilir. Ancak buna rağmen hâlâ birilerinin İslam adına bu kara propagandayı sürdürmesinin tek bir nedeni var. Soğuk savaş döneminde savaşmak yerine birbirlerine alttan alta zarar vermek isteyen Amerika ve Sovyet Rusya adı geçen tüm terör örgütlerinin fikir babalarıdır. Ancak soğuk savaşın bitmesi ve Sovyet Rusya’nın yıkılması ile birlikte başıboş kalan Rusların teşkil ettiği örgütler ve Amerika’nın artık ihtiyaç duymadığı örgütler dini yaftalarla özellikle İslamiyet üzerinden İslami terör örgütü olarak nitelendirilmektedir. Bu durum rakibini alt eden Amerika ve müttefik güçlerinin yeni düşman olarak İslam ülkelerini gördüğünü gösteriyor. Çünkü dünya üzerinde topyekün olabilecek, ortak hareket edebilecek tek kavram ümmettir.
El Kaide
İngilizce Fundamental kelimesinin karşılığı olarak El kaide kelimesi seçilerek 1988 Afganistan savaşında Sovyet Rusya’ya karşı kuruldu. Köktendinciliği savunduğu söylenir. Afganistan savaşında Sovyet güçlerini püskürtmüş ve savaşın kazanılmasında önemli rol oynamıştır. Savaştan sonra elindeki silah teknolojisini Amerika ve İsrail’e karşı kullanacağını açıklamıştır. 11 Eylül 2001’de Amerikan ikiz kulelerine yapılan kamikaze uçak saldırısını üstlendi. Bu saldırı sonrası Amerika, Irak ve Afganistan’ı hedef aldı. Yaktı yıktı suçsuz çok can aldı, mezhep kavgası çıkarmak için elinden geleni ardına koymadı. El kaide’nin lideri olan Usame Bin Ladin’in 2 Mayıs 2011’de öldürüldüğü iddia edildi. Kimilerine göre ise Ladin yıllar önce ölmüştü. Kimilerine göre ise halen yaşıyor.
Dikta Terörü
Ortadoğu ülkelerinde diktatörlerin pis işlerini yaptırmak ve halka korku salmak için kurduğu bir sürü örgüt mevcut. Bunları en çok Arap baharı sürecinde tanıdık. Suriye’de şebbihalar Mısır’da baltacılar. Diktatör karşıtı halk, zalim diktatörlere karşı direnirken, onlara diktatörün orduları dışında halkın içindenmiş gibi gözüküp acımasızca işkenceler yaparak halka saldıran bu örgütler daha büyük zararlar verdiler. Daha çok psikotropik kriminal suçlulardan oluşan bu örgütler, cinayet ve tecavüz gibi şiddet suçlarından hapse düşmüş suçluların diktatörlere çalışmak şartıyla serbest bırakılmasıyla teşkil ediliyor.