Ne zaman konu doktorluktan açılsa acaba ‘‘Kurtlar Vadisi Hastane’ diye bir sezon da çekilse mi?’ diye düşünür oldum. Son yıllarda hem yoğun çalışma saatleri hem yetersiz gördükleri maaşları hem de can güvenliklerinden vaveylalar duyar olduk hekimlerden. Son istatistiklerde her gün basına en az 3 şiddet olayı yansıyor.
Üniversite ve bölüm tercihleri sırasında hiç telefonum susmuyordu. Neredeyse her gün ailem yoğun taaruz altında ‘doktor ol evladım, hem maaşı iyi, hem de herkes tarafından saygı duyulan meslek’ diye tavsiyelerde bulunuyorlardı. Her gün bir doktor yakınımızla beni konuşturuyorlar, ‘genetiğimi değiştirmeye’, beni doktor yapmaya çalışıyorlardı. Doktorluğu tercih etmeyişimin sebeplerinden biri üniversite eğitiminin altı koca yıla yayılmasından ve sadece kitaba ve ezbere dayalı bir hayata davet etmesinden kaynaklanıyordu. (Bkz: www.gencdergisi.com, Genç Bilim, Genetik mi okumalı Tıp mı?) Ama sonunda kalbimde olan mesleği seçip, Genetik araştırmalara dalmaya karar verdim. Haksız da değillerdi. Hâlâ gözüme doktorluk, çok bereketli ve hayırlı bir meslek diye görünür. Sadece toplumun ortalamasına nispeten aldığı fazla maaş miktarı ve gördüğü saygı ile ilgili değil; bir de her gün baktığın ve derman olduğun hastalardan alacağın ‘Allah razı olsun’ cevabı ile iki kanatlı meslek gibi görünüyordu.
Üzerinden yıllar geçti… Şimdi doktorluk yapan birçok arkadaşım var. Ama ne zaman konu doktorluktan açılsa acaba ‘‘Kurtlar Vadisi Hastane’ diye bir sezon da çekilse mi?’ diye düşünür oldum. Son yıllarda hem yoğun çalışma saatleri hem yetersiz gördükleri maaşları hem de can güvenliklerinden vaveylalar duyar olduk hekimlerden. Son istatistiklerde her gün basına en az 3 şiddet olayı yansıyor. Son 7 ayda 5 bin sağlık çalışanı saldırıya uğradı. Araştırmalar, hekimlerin %78’inin şiddete maruz kaldığını ve her gün en az 30 şiddet vakası yaşandığını gösteriyor. Öyle ya da böyle şiddete maruz kalan doktorluk mesleği, sanki artık memleketimizde ‘’avukatlık, öğretmenlik ve doktorluk’’ meslekleri gibi en bilinen ve sevilen meslekler arasından çıkartılıp, hayati tehlikesi olan ve hastaneye inşaata girer gibi ‘kaskla girilir’ ibaresiyle uyarılan bir iş kolu haline geldi. Belki suç sadece toplumumuzda ve Sağlık Bakanlığı’nın işleyişinde değil; ‘zamane doktorluğunda’ da gizliydi…
Dıt, dıt, dıt, dııııt… Bütün müdahalelere rağmen doktorumuz ‘’’ex’’’ oldu…
Hastanelere ihtiyacımız olduğunda doktorlardan gördüğümüz bazı ‘tavırlar ve muameleler’ neredeyse toplumun bir kısmı tarafından malumdur. Elbette ki şiddet olayları hiçbir şekilde kabul edilemez. Ama herkesin bu anlayışta olamamasından ve hukuki yollarını bilmemelerinden dolayı şiddete başvurmaları ‘Doktor değil misin? Tedavi et!’ şeklinde tehditlerle beraber geliyor.
Bir akrabamızı yakın zamanda ambulansla yoğun bakıma kaldırmıştık. Uzman doktorumuzun olumlu ve güzel yaklaşımını sevdiğimiz için özel hastaneye gitmek gereğini duymadık. Testlere bakıp şüphelendiği ‘kanser teşhisinin’ olmadığını görünce gönül rahatlığıyla yoğun bakımın kapısında bekliyorduk. Gece nöbetçi olan pratisyen doktorların teşhisiyle kapkaranlık kesildi günümüz. ‘Kesinlikle kanser bu hasta…’ diyorlardı. Bir umutla kapıda beklerken kitaptan okuduklarını sanki reçeteye yazar gibi yüzümüze ‘ölüm’ diye yazmaları bizi çileden çıkarıyordu. Neyse ki şu an yakınımız günlük işlerine geri dönerken doktorların ‘insanlara incelikle yaklaşmayan ve insanların ruh hallerini esas alıp hassas olmayan’ o tavırları hep aklımızda kaldı.
Doktorluk sadece ‘teşhis ve tedavi mesleği’ olarak görülmemeli. Gerek hastalara gerekse de refakatçilerine yaklaşımları da bir o kadar Tıp eğitiminde öncelik haline gelmeli. Elli hasta baktıktan sonra yanına gittiğim doktorun tavrını ve samimi davranışını görünce çok mutlu olmuştum. Belki her gün onlarca farklı insanla iletişime geçmelerine rağmen hâlâ ‘derman olucu’ ruh hallerini koruyan doktorlarla karşılaşmak mümkündü. Ya da hasta yoğunluğundan tüm dikkatini kaybedip hastalara kızarak ya da saygı içerisinde yaklaşmayanları görmek de mümkün. Ve insanların damarına dokunan bu hallerden vukuu bulan şiddet olayları da kaçınılmaz oluyor. Bundan dolayı sadece toplumun değil; doktorluk mesleğinde de ‘insanlara nasıl yaklaşılması gerektiği’ hakkında da hekimlerin bilinçlendirilmesi gerekiyor. İslam Tıp tarihimiz ve doktorluk mesleğinin dinimizce mânâsının kazandırılması elzem.
Bir cerrahinin babası kabul edilen Ebu’l Kasım El Zehravi’nin okutulması gerek. Müslümanların yetiştirdiği ilk hekim, Ebû Bekr Muhammed Râzî anlatılmalı… Bir İbn-i Sînâ ve bir El-Bîrûnî anlatılmalı koskoca altı yıl okuyan yeni hekimlere…