
İşte şu üç aylar bilhassa yağmur duası vaktine girdiğimizi gün geçtikçe hissettirmektedir. İklim değişikliğinin yıllar geçtikçe kuraklığa etkisinin artarak devam edeceği araştırmalarla ortaya dökülse de, biz sepetimizdeki yumurtaları bitirmeden tavuğun öldüğünü anlayamayacağız muhtemelen...
Her duanın ve namazın bir vakit aralığı vardır. Hem nasıl ay tutulması, Hüsuf namazı vaktinin girdiğini gösteriyorsa; aynen öyle de yağmurun yağmaması da yağmur duasının vaktinin geldiğini göstermektedir. Ancak niyet ve dilek, yağmurun yağmasından ziyade Allah’a acz ve fakrımızı susuzluk vesilesiyle müşahede ederek ibadet etmek olmalıdır. Her gün bardağımıza dolan ve Allah’ın Latif isminin bir sırrı olarak yaratılan suyun varlığına o kadar alışmışızdır ki, sanki o hep yanımızda var olacaktır ve biz de hiç ihtiyacını hissetmeyeceğizdir. Ta ki bulutlar suyunu tutana, yer suyunu çekene kadar... İşte şu üç aylar bilhassa yağmur duası vaktine girdiğimizi gün geçtikçe hissettirmektedir. İklim değişikliğinin yıllar geçtikçe kuraklığa etkisinin artarak devam edeceği araştırmalarla ortaya dökülse de, biz sepetimizdeki yumurtaları bitirmeden tavuğun öldüğünü anlayamayacağız muhtemelen...
Deniz suyundan içilebilir su üretmek...
Üç tarafı denizlerle çevrili gelişmekte olan ülkemizin önümüzdeki aylarda kuraklık çekmesi bir bakıma trajikomik de görülebilir. İki yüz yıl önce denizci Samuel Taylor Coleridge’nin dediği gibi ‘’Su, su, her yerde ama tek bir damlası dahi içilemez...’’ Gerçekten de dünya üzerinde bulunan suyun sadece yüzde birlik bir bölümü içilebilir haldedir. Ancak bu söz üzerinden geçen iki asır boyunca gelişen teknolojiyle artık deniz suyundan da içilebilir su üretilebilmekte. Bu gelişme, ‘’yarım ada’’ tabir edeceğimiz ülkemizin bir kurtuluşu olabilir... Kıyı bölgelerinde bilhassa otellerde uygulanmaya başlayan bu yöntem büyük tesisler kurulmasıyla bilhassa sahil illerinde susuzluğa bir çare olabilir. Bu amaçla Türkiye’de kurulan ilk tesiste, üretilen bir ton suyun maliyetinin yaklaşık bir lira olduğunun hesaplanması, bu yöntemin kullanılabilirliğini göstermekte. (Balıkesir, Avşa Adası) Şebeke suyuna kıyasla daha temiz bu yöntemin desteklenmesi ve yayılmasıyla kuraklık bazı bölgeler için teğet geçebilir.
Bulutları ekersek yağmur biçebiliriz!
Son günlerde sıkça karşılaştığımız olay, bulutların her ne kadar semayı kaplamasına rağmen toprağa yağmur bırakmamalarıdır. Ancak sıcaklık ve basınç değerlerinin önemli rol oynadığı bu dengeyi gelişen bilimsel yöntemler vesilesiyle yağmur yağdırmaya doğru çevirmek artık mümkün. Hava şartlarını modifiye etmek terimi olarak kullanılan ‘bulut tohumlama’ (cloud seeding) yöntemiyle, bir bakıma manuel olarak yağmur yağdırabilmek belirli şartlar altında gerçekleşebilmekte. Çin’in 60 yıl boyunca kurak kalan Yunnan eyaletinde bulutları tohumlamak için kullanılan bin beş yüz roket denemesi sonucu yüksek miktarda (25mm) yağış elde etmesi de bunun bir örneğini teşkil etmekte. (China makes rain by bombing clouds, RIA Novosti) Küba’nın geliştirdiği yöntemle gümüş iyodür, kuru buz (katı karbon dioksit) ve tuz bileşiminden oluşan karışım, roket ya da bulut üzerinden uçan uçaklar vasıtasıyla bulut içerisine yollanır. Ve böylece su buharının yoğunlaştırılması sağlanarak yapay yağmur elde edilebilmektedir. (Venezuela tries to make rain. Globalpost)
Havadaki nemle bir bardak soğuk su içebilirsiniz...
Özellikle yaz aylarında ve nemin yüksek seviyelerde seyrettiği bölgelerde kullanılabilecek bu yöntem susuz geçebilecek günlerde içimizi serinletebilir. Amerika’da üretilen (HENDRX) ve hatta ülkemizde de satışa sunulan sebil benzeri bir makine yardımıyla havadaki su buharı yoğunlaştırılarak içme suyu haline getirilebilmekte. Özellikle kıyı bölgelerinde baş gösteren yüksek nemde en iyi verimde çalışabildiği açıklanmakla birlikte havanın temizlenmesine de yardımcı olduğu belirtiliyor. Her ne kadar fiyatı ilk bakışta pahalı gözükse de yakın zamanda yaşayabileceğimiz bir kuraklık ve susuzluk durumunda başvurulabilecek en kolay yöntemlerin başında gözüküyor.