
Kitap seçiminde –hatta hemen her seçimde olduğunu söyleyebilirim- sizin ne istediğinizi, hangi yolda ilerlemek istediğinizi bilmeniz belirleyici kriter olmalıdır. Eğer seçimlerinizi bilinçaltınıza, yani reklamcılara bırakırsanız, hem kitaplığınız hem de zihniniz bir tür “tecavüz” mahsulüne dönüşecektir.
Yolda yürürken, otobüste ya da hayatın herhangi bir safhasında, her an bir tahakkümle karşı karşıyayız. Reklam dedikleri hadise, bir ürünü tanıtmaktan ziyade ürünü zihne yerleştirme çabasıdır. Arzu edilen, insana satılan ürünün özelliklerinden bahsetmek değil, sloganların insan zihninde mütemadiyen tekrarlanmasıdır. Gören gözleriniz, işiten kulaklarınız varsa, önce şükredin, sonra bilin ki bu tahakküm ve hatta tecavüzden kaçışınız yoktur. Fakat insan, bu tecavüzden şikâyetçi de değildir. Nasıl mı?
İnsan, seçerken gergindir. Seçim yapmak, elini taşın altına koyup sorumluluk almaktansa dışarıdan bir tahakkümle seçmeye zorlanmak insana daha makul gelmektedir. Çoğu kişinin alışverişe tek başına değil de bir arkadaşı ile çıkmak istemesi buna örnektir. Şu gömleği mi yoksa ötekini mi seçeceğim sorusuna tek başına karar vermek istemez. En kötü ihtimalle satış elemanının fikrini almak ister. Bu yüzden insan, her ne kadar modern söylemler “özgürlük” diye uluyup dursa da, gerginlikten kaçmak için, özgürlüğe değil köleliğe yatkındır.
Bu durum bizim hemen her seçimimize sirayet etmiştir. Herhangi bir siyasi partiyi seçmek ya da oy pusulasında bir diğerini işaretlemek… Veya evinizde her gün kullandığınız mobilyaları seçmek… Esasen, ne siyasi seçimlerinizde size yol göstermeye(!) ne de evinizin içine girmeye niyetim var. Zaten benim ne siyasi düşüncelerimi ne de eşya seçimlerimi pek kimsenin takdir ettiğini ve bu konularda bana danıştığını söyleyemem. Ama hemen her gün muhatabı olduğum bir soru üzerinden ilerleyerek belki yapacağınız seçimler için bir model oluşturabilirim.
Yaklaşık 1,5 senedir dergimizin Kitap Sayfası’nı hazırlamak sorumluluğu naçizane bendenizin üzerinde. Kitap Sayfası’na seçtiğimiz kitaplarda aradığımız kriterleri burada paylaşmam sanırım pek doğru olmaz. Bu sayfada tanıttığımız kitapların yanında, hemen her gün karşılaştığım insanlar, farklı kitaplar tavsiye etmemi rica ediyor, “ne okumalıyım” sorusuna cevap vermemi bekliyorlar. Esasen bu soruya cevap vermek benim haddimi fazlasıyla aşıyor, fakat en azından kendim için kitap seçerken kullandığım yöntemi anlatıyor, elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. Yöntemi şöyle izah edebiliriz:
Malum, dünya üzerinde basılı milyonlarca farklı kitap bulunuyor. Milyonlar içinden bizim, ömrümüz boyunca okuyabileceklerimiz ise, iyi bir okursak bin ile beş bin, ortalama bir okursak yüz ile bin arasında değişiyor. Bu durumda en iyi bin kitabı seçmek gerekiyor. Milyonlar içinden en iyi bini seçmek için de “aramayı daraltmak” gerekiyor. Aramayı öncelikle amaçlarımızı belirleyerek daraltabiliriz. Kitap okumakla edinmek istediğim şey nedir, sorusunun cevabını bulmalıyız. Sağlam bir tarih bilgisi ya da sosyoloji okumaları mı, yüksek bir edebi zevk mi, genel kültür edinmek mi… Kısaca, akmak istediğimiz mecrayı, ilerleyeceğimiz yolu seçmek gerekiyor. Bu da sizin bugüne kadar edindiğiniz hayat tecrübeniz, hayatı anlamlandırışınız, beklentileriniz üzerine düşünmenizi gerektirir.
Yolu keşfettikten sonra sayı, milyonlardan on binlere düşmektedir. On binleri bine indirmenin yöntemi de zamana güvenmekten geçiyor. Yani, kalan kitapları teker teker incelemek yerine, zamanın elediği, yazıldığı zamanı aşarak bugüne ulaşmayı başaran, “klasik” diye nitelendirilen kitapları tercih etmek en sağlam yöntem gibi gözüküyor. Tabii ki klasikler herkesin beğenisini kazanmak zorunda değil ve faydalanacağı da malum değil ancak insanlığın genel hassasiyetlerine dokunmak noktasında ortak bir zevki yansıttığını söyleyebiliriz. Hem, asırları aşmalarında bir hikmet olsa gerek, değil mi?
Buradan sonrasında ise –yine okuma amacınıza göre- bir sıralama yapabilirsiniz. Yani klasikleri de rastgele değil, sistemli olarak okumak iyidir. Misalen kronolojik olarak ilerleyebilirsiniz. Ya da konularına, üsluplarına göre farklı sıralamalar yapabilirsiniz.
Netice olarak, kitap seçiminde –hatta hemen her seçimde olduğunu söyleyebilirim- sizin ne istediğinizi, hangi yolda ilerlemek istediğinizi bilmeniz belirleyici kriter olmalıdır. Eğer seçimlerinizi bilinçaltınıza, yani reklamcılara bırakırsanız, hem kitaplığınız hem de zihniniz bir tür “tecavüz” mahsulüne dönüşecektir. Bu mahsullerin toplumu ne hale getirdiği ise apayrı bir yazının konusu olacaktır…