
Günümüzde camilerde kadınlar için abdesthaneler yok. Uygun lavabo/tuvalet yok. Namaz kılacak yer nerdeyse yok. Efendimiz’in arkasında Cuma namazında erkeklerin sayısını geçen kadın nüfusu artık yok!
Sezai Karakoç, Diriliş Neslinin Amentüsü’nde İslâm medeniyetini çağa uydurmaya değil, çağın ona uymasına çalışmamız gerektiğinden bahseder. Evet asli meselelerimizden biri de budur. Aliya İzzetbegoviç’in harika eseri İslâm Deklarasyonu’na daha ilk mürekkebi vuruşundaki “Hedefimiz: Müslümanların İslamlaşması” sloganındaki mânâ budur.
Nedir Müslümanların İslâmlaşması meselesi? Bu mesele, 1492 tarihinden itibaren unutturulmaya, yok edilmeye çalışılmış, “öleyazan” bir İslam Medeniyeti’nin özellikle son yüz yıldır maruz kaldığı, bir iç boşaltma, bir taassuplaşma eylemine karşı koymanın adıdır. Müslüman’ın önce kendisiyle, sonra da küfür ile olan mücadelesini şeffaflaştırma, laikleştirme ve unutturma gayretine karşı bir İslâmlaşma, bir eylem, bir mücadelenin adıdır bu.
İslamî Tahriplerin Günümüzdeki Somut Örnekleri
Camiler
Müslüman’a her yer yaşam merkezidir. Ama camiler ibadetlerin toplu yapıldığı yerler olması hasebiyle daha bir İslamî yaşam merkezidir. Bu yüzdendir ki birileri tarafından hep hedef olmuştur. Bunun içindir ki Amerikan zübbesi Irak’ta, İsrail terörü ise Filistin’de işgal ve talan ettiği topraklarda bin yıllık camileri hayvan gibi kullanılarak bir meydan okuma, bir açık hakaret durumu meydana getirmiştir. Ve yine onun içindir ki, birçok yerde, Müslümanlar bu mabetlere doldurularak yakılmıştır. Ve ila ahir…
Günümüzde ise camilerin durumu içler acısı. Yeni yapılan camilerimiz İslam ruhundan uzak beton yapılardan başka nedir?
Tarihi camilerimiz ise, sufilerle dans ederek göklerde meleklerle saf tutan yapılar değil de, sanki boynu bükük, sözde unutulmayan ama hakikatte çoktan unutulmuş bir Osmanlı’nın yasını tutar gibi karalara bürünmüş. Ve yaralı. Orası burası kamera ve ışık teçhizatları için ustalarca delinmiş. Ve yüzüne bir maske çekilmiş. Boyanmış duvarları bir badana ile. Tarihin üstüne gelmiş birisi badana çekmiş. Tıpkı son 200 yıldır kalplerimizin, imanlarımızın üzerine çekilmiş küfür badanası gibi!
1399 ile 2011 Arası...
Bursa Ulu Camii mesela. Şadırvanlar artık caminin sınırına kadar gelen çarşının içinde kalmış. Abdest alırken kolunuz bir bayana değmesi işten bile değil. Peki neden böyle? Çünkü o şadırvan 1399 yılında yapıldı! Çünkü Osmanlı 2011 yılında yapsaydı o şadırvanıöyle yapmayacaktı! Bunu kavramamız gerekiyor. Bunu idrak etmemiz ve kabullenmemiz gerekiyor. İslam, hakikatte değişmeyen bir unsurun şekilde değişmesine müsaade ediyor. (Esasta birlik, teferruatta çokluk.) Yani siz o şadırvanı artık kapalı bir alana yapmak zorundasınız.
Ve 2011 yılında, bu teknoloji çağında insanların elini yıkadığı yere havlu kağıt koymak zorundasınız. Bunun aksi caiz değil. Caiz değil. Caiz değil. Efendimiz’in “kolaylaştırınız” hakikatini buna yormak icap eder. Sizin böyle bir çağda şadırvandan sıcak su akıtmanız icap eder. Çünkü ben biliyorum onlarca arkadaşım var sırf dışarda abdest almanın sıkıntısındandolayı namazını kazaya bırakan. Ya hiç namaz kılmayanların hâli? “Bu onun iradesizliği” mi diyeceksiniz? Hayır.. Bu başta Diyanet olmak üzere hepimizin üzerinde derin derin düşünmesi gereken bir konu…
Camilerde kadının yeri
Günümüzde camilerde kadınlar için abdesthaneler yok. Uygun lavabo/tuvalet yok. Namaz kılacak yer -nerdeyse- yok. Efendimiz’in arkasında Cuma namazında erkeklerin sayısını geçen kadın nüfusu artık yok! Kadına bu kadar değer veren, kadını yücelten bir dinin, 21. yy’daki uygulanışında kadının ezik bir hâl alıyor alması ne acıdır. Ben annemle, eşimle camiye gidip abdest alıp namaz kılamayacaksam, bu, ya camilerin faşist bir şekilde erkekleştirildiği gösterir, ya da camilerin bir toplumsal ibadet merkezi/aile eksenli dini bir kültür merkezi olmaktan çıkartılıp çıplak ruhlu bir yapı hâline getirildiğini gösterir.
Cemaatleşme şuuru ve ümmet bilinci
Rabbimiz Sebe Suresi’nde buyuruyor ki; “(Resulüm! Onlara) De ki; Size bir tek öğüt vereceğim. Allah için ikişer ikişer veya teker teker ayağa kalkın, sonra da düşünün!” Buradaki sıralama önemli. Bakın, “ikişer ikişer” ifadesi önce geliyor. Bu öncelikle bir cemaat olma şuurunu işaret eder bizlere. Cemaat ve ümmet… Evet, kadınıyla erkeğiyle, Müslüman olarak cemaat, ümmet olmak… Hep birlikte secde etmek ve af dilemek… Ve hep birlikte manen veya maddeten cihad etmek… Bu cemaat, ümmet şuuruyla olacak ki, Çanakkale’de Müslüman kadınlar ve erkekler yan yana, omuz omuza şehid oluyorlardı. Çok önceye gitmeye gerek yok. Buna mecalimiz de yok… Afganistan’a bakalım. Akın akın şehid olanları, parçalanmış kafaları ve gövdeleri ve Müslümanları… Cinsiyet mi önemli olan ünsiyet mi… Davaya ünsiyet kesbetmek neydi hatırlayalım. Neyi kaybettiğimizi hatırlayalım. Neyi kaybettiğimizi hatırlayalım.
“Hatırlat! Muhakkak ki hatırlatma iman edenlere fayda verir!” (Zariyat)