
Suriye’deki krizin ta başında, vahşetin zirve yaptığı günlerde de hep söyledik; Batı’nın, Suriye’de işlenen insanlık suçuna karşı bigâne kalmasında şaşılacak bir durum yok diye. Batı’nın Suriye’de akan kandan en ufak sıkıntı duymadığını, Esed’ın katliamları sonrası Batı cenahından gelen “lanetliyoruz”, “kınıyoruz” türünden yaptıkları açıklamaların zevahiri kurtarmaktan başka bir amaç taşımadığını, Batı’nın tek derdinin kendi menfaatleri ve İsrail’in güvenliği olduğunu hep söyledik.
Suriye’deki insanlık dramı 1000 günü geride bıraktı. Vahşetin boyutu her geçen gün katlanarak büyüyor. Batı’nın, yüzyılın bu insanlık vahşeti karşısındaki sefil durumunda bir değişiklik yok.
Hadi, Esed’in varil bombalarıyla, kimyasal silahlarla kendi vatandaşını katletmesinin önüne geçemeyen Batı, inanılmaz zorluklar altında hayata tutunmaya çalışan milyonlarca Suriyeli mülteciler için ne yapıyor acaba?
Felaketin boyutları karşısında bu insanlar için yapabildikleri koca bir hiç aslında. Esed rejiminin kadın, çocuk, yaşlı, sivil demeden varil bombalarıyla kendi vatandaşlarının katledilmesini elimizden bir şey gelmiyor diye izleyen Batı, karlar üzerinde uyumak zorunda kalan Suriyeli bebeklerin donarak ölmesine ne mazeret bulacak acaba? Uluslararası Af Örgütü Suriyeli mültecilerle ilgili hazırladığı raporda Batı’yı mülteciler konusundaki tavrı yüzünden “sefillikle” suçlayarak doğru bir tespitte bulunuyor. Diyor ki örgüt; “Avrupalı liderler, çok az sayıda Suriyeli mülteciye kapılarını açtığı için utanmalıdır.” Örgüt, sadece 10 Avrupa ülkesinin savaş mağduru Suriyelileri ülkelerine almayı kabul ettiği ve bu hakkın sunulduğu kişi sayısının da 12 bin olduğunu belirtiyor. Raporda, İngiltere ve İtalya’nın mültecilere hiçbir davette bulunmadığının altını çiziyor.
Evet, Batı’nın Suriye’deki tutumu örgütün tanımladığı gibi tam bir sefillik.