Ufak bir güzellik, büyür, çoğalır…
Geçen ay, Genç Dergi’nin görsel yönetmeni olan kıymetli abim Semih Taneri bir anda odaya girdi. Yüzü gülüyordu, bir başka hâl vardı üzerinde. Meraklandım, ne söyleyecek acaba dedim. Anlatmaya başladı:
- Dün Fatih’teydim. İşlerimi hallettikten sonra ciple yola koyuldum. Trafik sıkışıktı, 13-14 yaşlarında bir çocuk arabama yaklaştı. Su satıyordu. Bir tane alayım diye geçirdim içimden. Soğuk mu diye sordum. Uzattı suyu. Yani bir bak, istersen al demek istiyordu. Aldım. Kaç para diye sordum. 50 kuruş dedi. Elimi cebime attım, para aramaya başladım. O sırada çocuk “paran yoksa sıkıntı yok, benden olsun abi” dedi. Şaşırdım, gülümsedim. Cebimden bir lira çıktı, verdim hemen. Hızlıca para üstünü vermeye çalıştı, kalsın dedim. Bunun üzerine “o zaman bir su daha vereyim” dedi. Yok mok desem de vermek için çabaladı. Yol açılıp hızlandığımda, hâlâ şişeyi uzatıyordu camdan…
Semih abi yaşadığı bu hadiseyi tebessümle ve gıpta ile anlattı. Unutamamıştı. Çocuğun o yaşta gösterdiği gözü tokluk hâli etkilemişti kendisini.
Anlatılan bu olay, bende de şunları çağrıştırdı:
Bir insan ‘benden olsun” diyebiliyorsa, yaşı kaç olursa olsun, o insan artık küçük değil çok büyüktür, çok hem de… O küçük çocuk, samimi bir şekilde taşıdığı o büyük ahlakın gölgesi altında asla mahcup olmaz, mağdur olmaz. Göstermiş olduğu gözü tokluk hâli, hak-hukuk gözeten kalbi, dünyanın en büyük sermayesidir anlayan için. Gerçek insanlığın nüvesini misafir eden küçük kalbi, safiyetini bozmazsa çok büyük lütuflara uğrayacaktır, bundan şüphem yok…
“Benden olsun” sözü yankılandığı sürece semada, tüm insanlık adına ümit var olabiliriz… Selam olsun “benden olsun” diyebilenlere…