
Bugün ilkokul öğrencilerinin Türkçe ders kitaplarını açtığında rastlaması kuvvetle muhtemeldir. Yetişkin birçok insanın da ömründe en kötü iki defa kulaklarına çınlamıştır bir yerden. Bu satırlarda gizlice bahsettiğim şey bir şiir. Bu Vatan Kimin? başlıklı şiiridir.
“Bu vatan, toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır;
Bir tarih boyunca, onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir...”
dizeleri ile başlayan bu şiiri her halde bilmeyen çok azdır. Edindiğimiz bilgilere göre bu şiir İstiklal Marşı’ndan sonra en çok ezberlenen ve okunan şiir olma özelliğini taşıyormuş.
Yukarıda ilk kıtasını aktardığımız şiirin şairi Orhan Şaik Gökyay’dır. Şiiri çok okunup ezberlenmesine rağmen şairi Orhan Şaik Gökyay adını maâlesef pek az insan bilir.
Orhan Şaik Gökyay (1902-1994) yılları arasında yaşamış bir şair, dil ve edebiyat âlimi idi. Adı Bu Vatan Kimin? başlıklı şiiriyle özdeşleşse de Orhan Şaik Gökyay’ın şairliği edebiyat tarihçiliğinin ve araştırmacı kimliğinin yanında biraz gölgede kalmıştır. Bu hususa değinirken ben şahsen Orhan Şaik Gökyay’ın kendi şairliği hakkında ne düşündüğünü Bilmek isterdim.
Şairliği biraz geri planda kalsa da edebiyat ve kültür hayatına kazandırdığı eserlerle bir otorite haline gelmiştir. Tabii bu kimliğinin neticesinde de ömrü boyunca az çile çekmiş değildir. Akademik dünyanın yanı sıra hususi hayatında da çileler çekmiştir. En çarpıcı diyebileceğimiz olay ise 1944 yılında tarihe Irkçılık-Turancılık davası olarak geçen ve bu sürecin baş aktörlerinden biri olan arkadaşı büyük Türkçü H. Nihal Atsız’ı evinde misafir ettiği için tutuklanır Orhan Şaik Gökyay. Tutukluluk sürecinde işkence gördüğünü bildirenler de vardır. Bu sıralarda öğretmenlik vazifesini yürüten Orhan Şaik Gökyay’da mesleğinden olur. Ancak mahkemede suçsuz olduğu anlaşılınca serbest bırakılır ve mesleğine dönüş yapar.
Yurdun değişik kentlerinde edebiyat öğretmenliği yaparak öğrenciler yetiştiren Gökyay, ne yazık ki akademik alana giremez. Bu hususta Prof. Dr. İlber Ortaylı, “bütün derin bilgisine hatta tek insan olmasına rağmen Türk akademisi Orhan Şaik Gökyay’dan yararlanamamıştır” diyerek durumu açıkça belirtir. Kendisini kabul etmeyen Türk akademisinin durumuyla ilgili “Destursuz Bağa Girenler” adlı eseriyle akademik dünyanın sefaletini gözler önüne serer. Bu elem verici durum sadece Orhan Şaik Gökyay ile sınırlı değildir aslına bakarsak. Nitekim onun çağdaşı ve alanında otoriter bir isim olan Nurettin Topçu’dan da Türk akademisi yararlanamaz. Bu durum yaşadığımız ülkenin bir gerçeği olmuştur adeta. Bu gerçeğin adı vefasızlıktır.
Buna rağmen hırsını kaybetmeden ilminde yükselen isimlerden birisi de Orhan Şaik Gökyay olmuştur. Hazırlamış olduğu Dede Korkut hikâyeleri adlı kitabından sonra onun için Dede Korkut’un torunu yakıştırması yapılmıştır. Eserler yazıp kültür hayatının içerisinde bulunduğu yıllar akabinde emeklilik yıllarını sürdüren Gökyay’a devlet sanatçısı ünvanı verilir. Gülünçtür ki Orhan Şaik Gökyay bu ünvanı yıllar yıllar öncesinde alması gerekirken, ünvanı aldığı sıralarda doksanlı yaşlara yakındır.
Orhan Şaik Gökyay 2 Aralık 1994 günü 92 yaşında iken hayata gözlerini yumar. Geriye birbirinden önemli eserleri ve yetiştirdiği talebeler kalır. Onun talebelerinden Prof. Dr. Günay Kut onu anlatan bir biyografi kitabı hazırlayarak ona olan vefasını gösterir bir anlamda. TRT tarafından onun hatırasına binaen Bu Vatan Kimin? adlı belgesel çekilir. Bu günlerde kısa adı Eskader olan Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği onun adına bir şiir yarışması başlatmıştır. Biz de bu vesileyle Orhan Şaik Gökyay hakkında yazı yazmaya karar verdik.
Yazımızın son satırlarında Orhan Şaik Gökyay’a rahmet dilerken, bu ismi kamuoyuna hatırlatmak ve eserlerinin okunmasını sağlayarak yâd etmek istedik.