Müminlerin hizmet seferberliğine insanlığın her zaman ihtiyacı vardır. Bilhassa din kardeşliği bağlarının zayıfladığı, ictimâî huzur ve sükûnun kaybolmaya yüz tuttuğu, menfaatperestlik, kin ve husûmetin arttığı zamanımızda buna daha fazla ihtiyaç hissedilmektedir. Böyle zamanlarda yapılan ufacık bir hayır ve hizmete Cenâb-ı Hak nice büyük mükâfâtlar ihsân etmektedir.
İmâm-ı Rabbânî Hazretleri’nin bu husustaki sözü ne güzeldir:
“Peygamber Efendimiz’in sünnetine ve O’nun şeriatine tâbî olma nîmetine nâil olan kimse ne kadar bahtiyardır. Bugün O’nun dîninin hak olduğuna inanarak yapılan küçük bir iş bile büyük işler mesâbesinde kabûl edilir…” (Mektûbât-ı Rabbânî, 44. Mektup)
Şunu da unutmamak gerekir ki, dînî hayatın zayıfladığı, insanların yanlış mecrâlara kaydığı bir zamanda tebliğ hizmeti, îmandan sonra ilk ve en ehemmiyetli vazife durumuna gelir. Hakkı ve hayrı tebliğ etme husûsunda bir başarı elde edilmedikçe birçok meşrû işin bile meşrûiyeti kaybolur. Meselâ bir annenin süt emme çağındaki bir çocuğunu emzirmesi, ne kadar tabiî ve hattâ hürmet edilecek bir davranıştır. Lâkin, evinin yanmakta olduğunu gören bir anne, çocuğunu emzirmeye devam ederse vebâle girer ve mes’ûl olur. Çünkü yangına karşı bir şeyler yapmak o anda çocuğu emzirmekten çok daha ehemmiyetli ve âcildir. İşte dînin temsil planında mağlub olduğu bir zamanda hakkı ve hayrı telkin ve tebliğ eden bir zümre mevcut olmadıkça başka işlerle meşgûliyet, sâir zamanlardan daha ağır bir vebâli mûcib olur.
Günümüzde Allah yolundaki hizmetlere ve bilhassa mânevî eğitim faâliyetlerine koşmak, yokuş çıkmaya çalışan bir arabaya destek vermeye benzer. Araba düze çıktıktan sonra yardım etmenin bir ehemmiyeti kalmaz. Şimdi altın kıymetinde olan bir gayret, o zaman basit bir kâğıt hükmünde bile olmaz.
Yani pek çok ahlâkî vasfın zâyî edildiği ve mânevî hassâsiyetlerin yitirildiği mahzun devirlerde yapılan amelleri Cenâb-ı Hak, husûsî ecirlerle mükâfatlandırır. Bunları “Karz-ı Hasen: Kendisine verilmiş güzel bir borç” olarak kabûl eder. Karşılığını da, tıpkı zor ve tehlikeli yerlerde memuriyet yapan kişilere verilen “mahrûmiyet zammı” gibi kat kat fazlasıyla lûtfeder.
Bu sebeple evvelâ, günümüzün nâzik şartları sebebiyle Allah yolundaki hizmetlere rağbetin ne kadar kıymetli olduğunu çok iyi anlamamız gerekir. Ardından da kendimiz başta olmak üzere yakın çevremizi ve nesillerimizi de Allah yolunda hizmet aşkı ve heyecanıyla tezyîn etmemiz îcâb eder.