
Hak yolunda ön saflarda bulunmak hem bereketli, hem de mes’ûliyetlidir. Zîrâ önde bulunanların güzellikleri etraflarına tesir ettiği gibi yanlışlık ve çirkinlikleri de etrafları tarafından doğru kabul edilerek taklit edilir ve hayata geçirilmek sûretiyle yaygınlaşır.
Onun için İmam-ı Azam gibi din büyükleri, verdikleri fetvâlarda bu hassâsiyete dikkat etmelerinin yanısıra yaşayışlarını da hep takvâ ölçüleri içinde sürdürmüşlerdir.
Nitekim bir defasında elbisesindeki ufak bir lekeyi temizlerken kendisini görenler sorarlar:
“– Ey büyük İmâm! Verdiğiniz fetvâya göre şu ufacık leke namaza mâni bir kir değil; ne diye zahmet çekip onu gidermeye çalışıyorsunuz?”
Hazret-i İmam buyurur:
“– O fetvâ, bu ise takvâ!..” İşte büyük olsun küçük olsun kullara ve Hakk’a karşı, bütün mes’ûliyetleri ebedî âlemde birer memnûniyete dönüştürecek olan yegâne düstur!..