Bir Converse çılgınlığıdır gidiyor. Şimdi de bağcıksızı çıkmış, sadece yurtdışında satılıyormuş. İnsanlar buraya gelse de alsak diye heyecanla bekleyip duruyorlarmış. Genç Sivillerin sembolü olmasa bu kadar ciddiye alınacak bir şey değil belki ama sadece onların değil her türden gencin hayatında hatırı sayılır bir yeri var bu Amerikan malı pabucun.
Hemen tahmin edilebileceği gibi bu ayakkabı bir küresel kültür öğesi. Bu şu demek: Sınırları aşmış, üretildiği kültürün kodlarının dışına taşmış, herkesin malı olmuş bir olgu bahsettiğimiz.
Converse aslında 1908 yılında Marquis Converse adlı bir Amerikalı tarafından kauçuk ayakkabı üretmek için kurulmuş bir şirketin adı. 1917’de All Star basketbol ayakkabılarını piyasaya sürdükten sonra tanınmaya başlayan bu şirket jübilesini yeni yapmış Chuck Taylor adlı bir basketbolcu sayesinde tüm ABD’de yaygınlık kazanmış. Taylor 1969’da vefat edene kadar bu ayakkabıları durup dinlenmeden tanıtmış. Ayakkabıda bulunan imza ona ait.
2. Dünya Savaşı sonrası zor günler yaşayan şirket ABD dışındaki üretim ve satışları ile 2000’li yıllara kadar hayatta kalmayı başarmış. 2003’te NIKE’a satılmış ama Converse ayakkabıları bir moda unsuru olarak hayatiyetini devam ettiriyor. Aslında buna başarı hikâyesi demek daha doğru olabilir. Yapılan tahminlere göre tam 750 milyon çiftten fazla satmış Converse, düşünebiliyor musunuz? Başlangıçta basketbolculara yönelik tasarlanmış ama bugün sadece sporcular değil alternatif gençlik kültürlerine mensup gençlerce de tercih ediliyor.
Converse ayakkabılar bizde de militarizmin alternatifi olarak simgeleşmiş durumda. Bu, markanın dünyadaki genel eğilimlerine paralel bir şey. Küresel markadan sembol mü olurmuş kardeşim diyenler olabilir ama sonuçta insanların algıları ve simgelere atfettikleri anlamlar önemli. Converse bu çerçevede sivilliğin sembolü olarak algılanıyor ki bu da ilginç bir şey. Bir zamanların sivilliğini –hadi anarşistlik demeyelim- haki parka ve postal türü ayakkabı giyen gençler temsil ediyordu. Muhtemelen o dönemde Converse giymek de emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmek olarak nitelendiriliyordu. Şimdi postal ve haki renk militarizmden başkası değil, converse giymek ise özgürlüğün ve sivilliğin sembolü haline gelmiş durumda. Dünden bugüne ne değişti de ortaya bu tablo çıktı? Acaba tüm olup biten, yaşanan bir aldatmaca mı? Gençlerin payına hep aldatılmak mı düşüyor? Gençlik bir tüketim malzemesinden başka bir şey değil mi yoksa? Bir de, ne bu sembollerin gücü kardeşim böyle?