
İman bile ancak özgür iradeyle olduğunda kıymetli Allah için. Yoksa Allah vurun, öldürün işkence yapın, ne yapıp edin kullarımı Müslüman edin demeyi de bilirdi.
Özgür iradeye Allah’ın verdiği değeri hiçbir Müslüman vermiyor. Allah, Bakara Sûresi 219. ayette diyor ki mesela: “Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: ‘Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahiri) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.’ Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: ‘İhtiyaçtan arta kalanı.’ Allah size ayetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz.”
Rabbimiz öyle ateistlerin iddia ettikleri gibi yahut çoğu Müslüman’ın zannettiği gibi “Ben dedim oldu, ben söylüyorsam yapmak zorundasınız” tavrı sergileyen -hâşâ- baskıcı bir Rab olsaydı, “ayetleri bize böyle açıklamazdı ki düşünelim”. Buradaki inceliğe dikkatinizi çekmek istiyorum. Allah pekâlâ sadece “İçki ve kumarı yasakladım. Zekât da şu miktarda olacak ve zorunludur” deyip, kestirip atabilirdi. Nihayetinde kudreti sonsuz. Ama bakın onun yerine ne yapıyor: Neyi neden yasakladığını izah ediyor ki kalbimiz yani aklımız mutmain olsun ve doğruyu kendi “özgür irademizle” kabul edelim. Zaten özgür iradeye fırsat tanımayan bir Allah neden “Ayetleri açıklıyoruz ki düşünesiniz” diye kullarını düşünmeye teşvik eder ki?
Yukarıdaki ayete benzer şekilde Allah, Kuran-ı Kerim’de benim tespit edebildiğim 78 farklı yerde sadece özgür iradenin bir aracı olan düşünmeye vurgu yapıyor. Hepsini yazsam yerim yetmez ama yine de işte size birkaç örnek: “Dünya ve ahiret hakkında düşünesiniz diye böyle yapıyor.” (Bakara 220) “O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler.” (Bakara 221) “Düşünesiniz diye Allah size âyetlerini böyle açıklamaktadır.” (Bakara 242) “Siz hiç düşünmüyor musunuz?” (Al-i İmran 65) “Eğer düşünürseniz size âyetleri açıkladık.”(Al-i İmran 118) “Hâlâ Kur’an’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı?” (Nisa 82) “Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız?” (Enam 80) “Şimdi onlara bu olayları anlat ki düşünsünler.” (Araf 176)
Çoğunluk; bu gibi ayetleri Allah’ın düşünceyle ilintili olan bilime yahut ibret almanın önemine veya söz konusu önermelerin doğruluğuna olan güvenine filan atfediyor. Yanlış değil. Eksik. Özgür iradeye olan vurgu gözden kaçırılıyor. Hatta bazen kasıtlıca. Pek çok dini eğitim sistemi ve organizasyon hatta devlet yapılanmasında; üyelerden beklenen teslimiyet, yüceltildikçe yüceltiliyor. Allah’a bile değil; onun adına kendilerine. Çünkü yönetim bilimi açısından teslimiyet önermesi, özgür düşünce önermesinden daha işlevsel. Oysa Allah öyle değil. Kullarını, kulları gibi istismar etmeye çalışmıyor. Müstağni çünkü. Hâşâ ne ihtiyacı var ne tenezzülü. Çünkü Allah için kullarının zorlamayla değil kendi irade, muhabbet ve samimiyetleriyle kendisine yani hakka gelmeleri makbul.
Zaten insan “irade sahibi olduğu için” ve bu “özgür iradesiyle hakkı kabul ettiğinde”: anbean zikir ve itaat halinde olan ama çoğunlukla bunu gayri iradi şekilde yapmakta olan; meleklerden, hayvanattan, nebatattan ve cemadattan üstün tutulmuyor mu O’nun katında?
“Eğer biz dileseydik herkesi elbette hidâyete erdirirdik.” (Secde 13) diyen Allah, bu; kullarının özgür iradesini hiçe saymak olacağı için bunu yapmıyor. Çünkü apaçık belli ki Allah için önemli olan; kullarının her şekilde olursa olsun kendisine iman etmeleri değil, bunu ancak ve ancak kendi özgür istek ve iradeleriyle yapmaları. İman bile ancak özgür iradeyle olduğunda kıymetli Allah için. Yoksa Allah vurun, öldürün işkence yapın, ne yapıp edin kullarımı Müslüman edin demeyi de bilirdi. Biz hâlâ özgür düşünme hakkı ve iradelerimizi yok sayıp, basit fıkhı meseleler yüzünden birbirimizi tekfir edip, öldürmeye devam ededuralım…