Sana bugün seslerden bahsedeceğim; sesler ki…
Zihninin içinde, kalbini çepeçevre kuşatmış.
Başka düşman aramana gerek yok onlar varken…
Nesepsiz, köksüz, ondan işte nesebe, köke kini…
Geleceksiz o yüzden, geleceği tahribe yeminli.
Öyle bir zamandasın ki zihninde ve kalbinde…
Başka sese yer vermeyen sesler pusu kurmuş.
Aşina olduğun sesleri boğmaya azmetmişler.
Farklı, değişik; mahiyetlerini bilemediğin…
Ne var ki dikkat çekici; belki de sırf bunun için varlar.
Pırıltılı ve çekiciler; ne kadar da alımlı ve cazip...
Hele o tınılarındaki rahatsız edici çeşitlilik...
Bu sesler başkasına tahammülsüz bu sesler…
Bu sesler sadece kendileri duyulsun istiyorlar.
Bu sesler gönül fukarası gönülsüz bu sesler
Bu sesler dokunduğu herkes değişsin istiyorlar.
Kulaklarına çarptıklarını iflah etmiyorlar.
Zihinleri esir alan, yetinmeyip kalplere sarkan
Poslu, endamlı, çalımlı, havalı bu sözler
Çok şey söyleyen ama hiçbir şey bildirmeyen.
Haberden habersiz, habercisini sahtekâr etmiş.
Haber vermeyen, haberi gizleyen bu sesler…
İşte bu sözler çağı kendisine mahkûm kılan…
İnsanları kalbinden tasmalı köleler yapan…
İşte bu sözler alıp kaygısızlaştıran kaygılıyı
Bu sözler işte unutturan herkese unutulmayacağı.
Tanıyacaksın onları tınılarından, dikkat et!
Apansız, umarsız, fütursuz kopup gelişlerinden
Söylemeyişlerinden başa geleni ve geleceği…
Söz etmeyişlerinden, ‘ne bekliyor acaba gideceği?’
Sesler cilalı, sesler kotalara, endekslere ayarlı…
Sesler has toprağa yabancı, sahte betona duyarlı…
Sesler üretilmiş, kopup gelmemiş ötelerden…
Kurgulanmış, üretilmiş, aşksızlığa ayarlanmış.
Sesler yabancı, sesler ikiyüzlü, sesler ihanet dolu.
Sesler yolsuzluğa saptırıcı her naif yolcuyu.
Öyle sesler ki nereden çıktıklarını bilmiyorsun.
Nereden geldiklerini de, çünkü her yöndeler.
Her yönden gelmeleri yönsüzlüklerine mi işaret?
Rahatsızlık verici bu ama ilginç olan o ki
Sarıp sarmalamıyor, kucaklamıyor bu sesler.
İtiyor, yalnızlaştırıyor, zavallı kılıyor.
Sanki tam da buymuş gibi vazifesi, ayırıyor.
Yayılıyor orada burada bir fısıltı gibi çoğalıyor
Çoğaldıkça azaltıyor, azalttıkça çoğalıyor.
Evet, bu seslerin kaynağı sadece bir fısıltı…
Ya da kovulmuş fısıldayıcıdan sızmış mırıltı…
İhtiras kadar derin, kötülük kadar yaygın ama…
Bu sesler o tehlikeli ki elinde değil irkiliyorsun
Bu sesler öyle yaman ki değiştirecek seni hissediyorsun.
Kulak tıkamak nafile, orası değil ki hedefleri...
Bu seslerin hedefi kalbin, dikkat et vuruluyorsun.
Sesler yaklaştıkça kulağınla arkadaş oluyorlar
Sonra zihninde sıra, kelimeler düşüyor tek tek…
Örgüler çözülüyor, çözülüyor sanki bilincin…
Sesler her şeyi parçalıyor, kendileri yapıyor…
Söz ahengini yitiriyor, bir çıkmaza sapıyor.
Sesler zihnindeki her muhkem mevkii kapıyor.
Artık işgal edilmiş bir zihnin olacak, yazık…
artık seslerin kuşattığı bir hapishanedesin.
Sen artık kendinde değilsin seslerin elindesin.
Hâlbuki kendin olmaktan başka sermayen yoktu.
Yoktu özünü keşfetmekten başka elinde bir şey…
Sen ki seslerin içinden bir ses bulacaktın…
Bir ses ötelere ayarlı, ötelerden akan bir ses...
Bir ses ezelde söz alırken işitilmiş ilâhî bir ses…
Her seste kendisini aratan, hep aranacak bir ses
Uyacaktın ona ki kendine götürsün seni…
Gidecektin kendine biteviye, gittiğin yerde…
Bir kapı bulacaktın sonsuza açılmış ardına kadar.
Girecektin, girdiğin andan itibaren erecektin.
Bilecektin sesleri, bu eriş seni sesine ulaştıracaktı.
Bu eriş seni kendi sesinin, öz sesinin sahibi yapacaktı.
Sesin olacaktı senin, sessizlikten beslenen sesin.
Sensizlikte bile çınlayacak ölmeyecek bir sesin
Nefesin gibi etkili, ölüyü bile diriltecek bir sesin…
Haber veren, haberi haber eden, haberli sesin…
Sesin olacaktı senin, had bilen ve bildiren sesin…
Fısıltıya ağyar, sükûta dost olmuş, sessiz sesin…
Sesin olacaktı sesler arasında seçilir, ses getirir
Sesler arasında seçilir, sonsuz ufuklardan ses verir.