Hatice Sarı / Genç Haber Merkezi / @hatice_sari
Dün sizlerle bir haber paylaşmıştım. Siyonist İsrail`in zulmüne karşı düzenlenen bir basın açıklamasından bahsetmiştim. (İlgili haberi buradan okuyabilirsiniz: http://genc.in/2gt)
Bugün, malum açıklama yapıldı. Çok önemli bilgiler içeren bu açıklamayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çünkü bu metin beni-sizi-bizi anlatıyor...
BASIN AÇIKLAMASI - 23.09.2013
MESCİD-İ AKSA’DA SİYONİST VAHŞET DEVAM ETMEKTEDİR.
Rabbimiz, İsra Suresinin 1.nci ayetinde; “Kulu Muhammed`i geceleyin, Mescid-i Haram`dan kendisine bazı ayetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ`ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören O`dur” (İsra, 17/1) buyurmaktadır.
Peygamber Efendimiz ise, bir hadis-i şeriflerinde “Yolculuk –ibadet kastıyla- ancak şu üç mescidden birisine yapılır: Mescid-i Nebeviye, Mescid-i Haram’a ve Mescid-i Aksa’ya” buyurmuştur.
Müslümanlar, Hicretin 16-17’nci ayına kadar Mescid-i Aksa’ya yönelerek namazlarını kılmışlardır. Yani Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesidir. Şair Akif İnan’ın “Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde/Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu/Varıp eşiğine alnımı koydum/Sanki bir yeraltı nehir çağlıyordu… dizelerinde çok güzel bir şekilde anlattığı, Müslümanların ilk kıblesi ve Peygamber Muhammed (as)’ın Mir’ac’a yükseldiği Mescid-i Aksa bugün gerçekten mahzun ve ağlamaktadır.
Peygamberler diyarı, kutsal kent Kudüs, bugün mahzun, bugün hüzünlü!.. Hicretin 15. Yılından bu yana bir İslam beldesi olan bu topraklar, bugün ne yazık ki katiller güruhu Siyonistler ve emperyalist Batılılar tarafından çiğnenmiş ve kirletilmiştir. Bu işgal, işbirlikçi Arap yönetimlerinin ve batılı emperyalist devletlerinin yardım ve desteğiyle 1948’de başlamış, 1967’deki 6 gün savaşı ile de Kudüs bütünüyle işgal altına alınmıştır. Bu işgal, sadece Filistinli Müslümanların değil bütün dünya Müslümanlarının yüreğini yakan bir kor gibi acı vermektedir.
Kudüs peygamberler şehridir!
Birçok peygamberin ya uğradığı ya da belirli bir süre ikamet ettiği kutsal bir mekândır. Hz. İbrahim’in, Hz. İshak’ın Hz. Yakub’un ve daha birçok İslam peygamberinin ayak izini taşıyan bu mübarek mekânlar, Filistin coğrafyasının da kalbidir. Kudüs; vahye göre şekillenen birçok medeniyetin doğduğu ve geliştiği mukaddes bir mekândır.
Siyonistler güruhu, yüzyıllardır batıl ve çağdışı inançları nedeniyle, Mescid-i Aksa’nın Süleyman heykelinin, diğer adıyla Siyon mabedinin bulunduğu yere yapılmış olduğunu iddia etmektedirler. Bu nedenle de Mescid-i Aksa’yı yıkarak onun yerine daha önce var olduğunu iddia ettikleri Süleyman heykelini dikmek istemektedirler. Bu amaçla da, Mescid-i Aksa’yı yıkmak için, insanlık dışı her türlü hile ve tuzağa başvurmaktadırlar. Nitekim 21 Ağustos 1969 tarihinde fanatik bir Siyonist’in, Mescid-i Aksa’yı yakma girişiminden sonraki yıllarda da Siyonist terör devletinin teşvik ve yardımıyla bu tür bireysel sabotaj ve saldırılar artarak devam etmiştir. Mescid-i Aksa’yı yıkmak için yapılan bireysel terörist saldırıların yanında, işgalin ilk günlerinden itibaren Siyonist işgalci devlet de bu yıkım faaliyetini sinsice ve hiç ara vermeden sürdürmüştür. Siyonist terör devleti tarafından devam ettirilen bu yıkım girişimlerinin en ciddi ve en tehlikeli olanı Mescid-i Aksa’nın altında tünel kazma faaliyetleridir. Bu tünel kazma faaliyetleri Mescid-i Aksa ile Kubbetu’s-Sahra’nın da içinde bulunduğu Harem-i Şerif bölgesinin tam altında gerçekleştirilmektedir. Bundan amaç ise, Mescid-i Aksa’nın altında çukurlar şeklinde boşluklar oluşturmak ve ilerleyen yıllarda bu mukaddes mabedin kendiliğinden çökmesini sağlamaktır. Ne yazık ki, Mescid-i Aksa’yı yıkmaya yönelik faaliyetlere, dünya kamuoyunda ve özellikle de Müslümanlarda gerekli tepki gösterilmeyince Siyonist örgüt daha da cesaretlenmektedir.
Mescid-i Aksa’ya ilk yakma girişiminden bu yana tam 46 yıl geçmiştir. Bu 46 yıllık süre içerisinde de gözü dönmüş Siyonist katiller, çeşitli tarihlerde Mescid-i Aksa’ya yönelik yakma, bombalama ve dinamitleme faaliyetlerini her fırsatta devam ettirmişlerdir. Ve halen de Mescid-i Aksa`ya yönelik Siyonist tehdit ve tehlike artarak devam etmektedir. Siyonist İsrail’in gerek kuruluş günü olan 14 Mayıs’ta ve gerekse Yahudi yıl başısı kabul edilen 5 Eylül’de Siyonistler Mescid-i Aksa`ya girme teşebbüsünde bulunmuşlardır. AncakFilistinli Müslümanlar, buna mukavemet göstererek Harem`i, Siyonist katillere karşı muhafaza etmişlerdir.
Yahudilerin Sukot bayramı
30 Eylül-6 Ekim tarihleri arasına denk gelmektedir. Bu bayramı, Mescid-i Aksa`da kutlamak için hazırlık yapmaktadırlar. Siyonistlerin Mescid-i Aksa’ya girmesine izin vermeyen Raid Salah ile Raid Salah`ın yardımcısı Şeyh Kemal Hatip ve Şeyh Ali Ebu Şeyha gözaltına alınmıştır. Raid Salah, tutuklandıktan bir gün sonra 6 ay Kudüs`e yaklaşmama ve 14 bin dolar para cezasını ödemesi şartıyla serbest bırakılmıştır. Filistinli Müslümanlar, öldürülüyorlar, tutuklanıyorlar, insanlık dışı işkencelere tabi tutuluyorlar, ama buna rağmen Siyonistlerin Mescid-i Aksa’ya girmesini engellemek için ölümüne mücadele etmektedirler. Ne mutlu onlara!..
Siyonist İsrail, Müslümanların Mısır ve Suriye’de gerçekleştirilen katliamlarla uğraşırken, Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da fırsattan istifade ile yeni kazanımlar elde etmenin peşindedir. Siyonist İsrail, küresel işgalci devletlerin özellikle de ABD’nin yardımıyla, Mısır’da darbe gerçekleştirmesi, işbirlikçi Sisi’ye Gazze’nin nefes boruları olan tünelleri bombalatması; Suriye’de, Esad rejiminin ömrünü uzatıcı politikalarla destek vermesi, her şeyin bittiğini anlamına gelmez. Evet, şimdilik rüzgâr, Siyonistlerden, işbirlikçi bölge diktatörlerinden yana eser gibi görünebilir. Ama unutulmasın ki, bu topraklarda henüz son söz söylenmemiş, son adım atılmamıştır. Bütün engelleme ve yönlendirme çabalarına rağmen Ortadoğu’da meydana gelen halk ayaklanmaları, bu işgalci ve ırkçı Siyonistler ve diğer emperyal devletler için tehlike çanlarının çaldığını göstermektedir. Er ya da geç, korktukları, tıpkı geçmişte Hıttın savaşında Haçlıların başına gelenler, bu Siyonistlerin de başına er ya da geç gelecektir. Bu, asla unutulmasın!
Kudüs meselesi, sadece Filistinlilerin değildir!
Kudüs, Mescid-i Aksa davası, bütün Müslümanların ortak ve asla vazgeçemeyecekleri bir davadır! Bu dava, sadece Filistinli Müslümanlara emanet edilmiş bir dava da değildir. Mescid-i Aksa, Allah Rasulü’nden, Hz. Ömer’den ve Selahaddin-i Eyyubi’den bütün Müslümanlara bir emanet olarak bırakılmıştır. Bu emanete sahip çıkmak ve onu korumak, Filistinli Müslümanların olduğu kadar, diğer coğrafyalarda yaşayan bütün Müslümanların da görevidir. Dolayısıyla Müslümanlar bir ümmet bilinciyle, Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmaları ve Siyonistlerin bu kutsal mekânları daha fazla kirletmelerine müsaade etmemeleri, onların sorumluluklarının bir gereğidir. Mescid-i Aksa ve Kudüs meselesi, sadece Filistinlilerin değil, bütünüyle İslam ümmetinin en önemli ve en yakıcı meselesidir. Çünkü bu kutsal beldede bütün Müslümanların ortak mukaddes değerleri çiğnenmektedir; orada Müslümanların ilk kıbleleri ve haram mescidlerinin üçüncüsü olan Mescid-i Aksa`ları, Kudüs’leri ırkçı Siyonistler tarafından kirletilmektedir.
Müslüman’ım diyen bir insan, Hz. Peygamber’in Mir’ac’a yükseldiği bu kutsal mekânların kirletilmesine bigâne kalabilir mi? Ben Müslüman’ım diyen bir insan, bu beldenin kudsiyeti, ayet ve hadislerde belirtilmişken, Kudüs meselesi, Mescid-i Aksa davası, sadece Filistinlilerin meselesidir, beni ilgilendirmez deme hakkını kendisinde görebilir mi? Bir Müslüman, İslam ümmetinin ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’nın, Siyonist işgalciler tarafından kirletilmesi karşısında duyarsız kalabilir mi?
Elbette kalamaz, kalmamalıdır!. Çünkü mübarek Mescid-i Aksa’yı işgalden kurtarma davası sadece Filistinlilerin davası değil; Kürdüyle, Türküyle, Arabıyla, Lazıyla bütün ümmetin davasıdır. Çünkü Kudüs, Mescid-i Aksa, İslam ümmetinin onurudur. Dolayısıyla Mescid-i Aksa’ya yapılan her saldırı, aynı zamanda ümmetin de onuruna yapılmış bir saldırı olarak görülmelidir. Dolayısıyla bugün, Siyonist katiller güruhu tarafından çiğnenen, kirletilen, sadece Filistin’in değil, aynı zamanda ümmetin de onurudur. Bu ümmetin üzerine düşen en önemli görev ise, bir an önce kendi onurunu kurtarmasıdır.
Nerede bugünün Selahaddini!?
Büyük İslam Kumandanı Selahaddin-i Eyyubi’nin, Kudüs’ün Haçlı işgalinde bulunduğundan dolayı duyduğu üzüntüyü bir soru üzerine verdiği tarihi cevap bizleri düşündürmeli ve sorumluluğumuzun ne kadar büyük ve önemli olduğunu bizlere hatırlatmalıdır. O büyük komutan cevabında şöyle diyordu; "Kudüs ve Beytü`l-Makdis, Mescid-i Aksa, Haçlıların işgali altında bulunduğu müddetçe ben nasıl olur da gülebilirim, nasıl olur da sevinebilirim ve istediğim gibi nasıl olur da yemek yiyebilirim? Hele hele, gözüme uyku nasıl girebilir?"
İşte Allah’u Teâlâ, Peygamberler şehri, Hz. Ömer (ra)’in emaneti olan Kudüs’ü Haçlı işgalinden kurtarmayı böyle bir komutana nasip etmiştir. Siyonist işgal altında bulunan Kudüs, bugün de, kurtarılmak için, İslami duyarlılığa sahip böyle bir komutan beklemektedir. Bu topraklar geçmişte nasıl böyle büyük komutanlar çıkarmışsa, bugün de, yarın da benzeri komutanlar elbette ki çıkaracaktır.
Yeter ki, biz isteyelim ve buna layık olalım!