
Millet olarak bir taşla birkaç kuş vurmayı hep severiz. Bir yere iş icabı olarak bile olsa giderken, yolu bile uzatmayı göze alarak, mutlaka araya farklı bir iş sıkıştırmayı severiz. Çocuğumuza elbise alırken yeni sene giysin diye bir numara büyük alırız. Yemeklerimiz türlü türlüdür. Bir çalışanımıza birbiriyle alakası olmayan birçok iş yaptırmayı severiz. Hem telefon operatörü hem güvenlikçi hem de çaycılık yapan bir çok çalışan vardır işyerlerimizde. Matematik öğretmeni aynı zamanda Türkçe dersine de girer, resim hocalığı da yapar. Gerçek hayatta durum olunca yaptığımız her işte bunun izlerini görmemiz mümkün.
Köşemize gönderilen fotoğraflar içerisinde bu anlayışa uygun fotoğraflar gönderenler maalesef eksik olmuyor. Bir bakıyorsunuz okuyucumuz üç beş tane fotoğraf göndermiş, içlerinden bir tanesi mutlaka yukarıdaki kaygılarla çekilmiş hissi veriyor. Gönderdiği fotoğraflar içerisinde çok güzel olanları da var. Ama sanki onu özellikle çekip göndermeyi de ihmal etmemiş!
Oysa sadelik, basitlik, kadrajda seçici davranmak, birçok fazlalığı ayıklamak, ayrı bir emek ve birikim gerektiriyor. Fotoğraf karesine nelerin gireceğine karar vermek kadar, nelerin ayıklanması gerektiği de önemli. Hatta bu ayıklama, bazen çok daha hayati bir seçim haline gelebilir. Bu özellikleri taşıyan çok güzel fotoğraflar da geliyor köşemize. Hatta son zamanlarda sayıları sevindirici şekilde hızla artıyor.
Yukarıdaki tanıma uygun olabilecek fotoğraflardan birisini Nurbanu Yılmaz göndermiş bizlere. Fotoğraf gayet sade, anlaşılır, konusu ve mesajı gayet açık. Gerçi fotoğrafın teknik bazı eksiklikleri var. Mesela netlik konusunda bir sıkıntı var sanki. Hemen hemen hiçbir noktada sağlıklı bir keskinlik sağlanamamış gibi. Ama buna rağmen güzel bir fotoğraf. İlk bakışta sıradanmış gibi görünen, bir çoklarının çekmeye bile tenezzül etmeyeceği bir konuya baktırmayı sağladığı için başarılı bir fotoğraf olarak değerlendiriyorum.
Hatice Kübra Aşkar’ın gönderdiği Kubbetüs Sahra fotoğrafı geldiği günlerde hemen dikkatimi çekmişti. Yayınlamak şimdi nasip oldu. Değerlendirmeye geçmeden önce genel olarak şunu hatırlatmak isterim: Birçok insanın çektiği bir kareyi çekeceksek, çok güzel bir fotoğraf olması için, özgün, yeni bir şey söyleyen, tabiri caizse herkesin görmediğini gösteren bir fotoğraf olmalı.
Bu temel hatırlatmadan sonra şunları söyleyebilirim: Fotoğrafını çektiğin konuyu çok güzel ele almışsın. Dört dörtlük diyemiyorum ama yeni bir bakış arayışı hissediyorum. Bu da senin artın olmuş. Işık ve anlatım gücü oldukça güçlü olmuş. Altın kubbeyi tam bir kemerin içine yerleştirerek kesmeden göstermen fotoğrafın en önemli ayrıntısı olmuş. Ama fotoğrafın küçük bir denge sorunu var. Sol tarafta bir kemer olmasına rağmen, sağ tarafta iki boş kemer yer almış. Fotoğrafı yatay değilde dik olarak çekerek hem kemerleri dengeleme, hem de bize yakın merdivenlerden daha geniş bir kısmı kareye alarak fotoğrafa derinlik kazandırma şansın varmış. Eğer öyle çektiğin bir fotoğraf varsa, ya da bu fotoğrafı o şekilde keserek yeniden bakarsak farkı sende çok kolay şekilde göreceksin. Ama bu küçük eksikliğe rağmen gayet başarılı bir fotoğraf olduğunu yeniden belirtmeliyim.
Mahmut Demircan bol sulu erik fotoğrafıyla bizi yaza şimdiden kavuşturdu. Belki bu satırları okurken, eriklerden de yemek nasip olur inşallah!. Sevgili Mahmut, peşinen bu fotoğraf için çok güzel diyemeyeceğim! Ama, çok güzel fotoğraf çekebileceğini hissini veren bir yapısı var. Eminim bundan sonra göndereceklerin çok daha iyi olacak. Çünkü çok güzel fotoğraf çekecek kumaş sende var. Bunu hissediyorum. Bu fotoğrafın bile çok güzel olacakken, küçük bir ayrıntıyı gözden kaçırarak bakan insanda karmaşık duygular oluşmasına neden olmuşsun. Buna da sol üstte duran flu eriklerin kareye bu kadar çok girmesi neden oluyor. Derinlik hissi vermek için kullandığımız ayrıntılar kareye bu kadar büyük girmemeli. Çünkü fotoğrafa ilk baktığımızda gözümüz ilk olarak nereye takılıyorsa orası net olmalı. Burada ise flu kısım çok büyük kaldığından ilk dikkatimizi o çekiyor. Bu haliyle fotoğraf sanki tam demlenmemiş çay gibi kekremsi bir tat bırakıyor damağımızda. Eminim sen de aynı kareyi yeniden çeksen bazı fazlalıklardan arındırarak, tabiri caizse tam demlenmiş bir çay gibi, arı duru bir fotoğraf çekersin.
Yunus Emre Yavuz’un fıskiyelerden fışkıran suları ve yer yer oluşan gökkuşağını gösteren fotoğrafı nerede çekilmiş bilmiyorum ama tam zamanında çekilmiş bir kare olmuş.
Muhtemelen Yunus kardeşimiz üzerinde çalışarak kabul edilebilir bir fotoğraf çekmiş. Buna karşılık sanki fotoğraf bir kere daha yeniden çekilmeli gibi duruyor. Konu seçimin ve yaklaşım tarzın çok güzel. Ancak kareyi üstten çok yakın kesmişsin. Oysa fotoğrafın en hareketli, görselliği en ön planda olması gereken yeri fışkıran suyun gökyüzünde kırılıp yeniden geriye döndüğü nokta olmalı. Bu haliyle sanki iki mengene arasına sıkışmış, sıkıntılı bir hali var. Üzerinde bir miktar daha boşluk bırakarak bunu önleyebilirdin.
Bir Mektup / Yorumsuz
Hayatıma Yeni Bir Pencere Açtınız
İsmim Büşra Cengiz. Genç Dergi’nin sıkı bir takipçisiyim. Daha önce gönderdiğim bir fotoğrafı yayınladığınız için şükranlarımı iletiyorum. O sırada yurt dışındaydım, bir arkadaşım haber etmişti ve ne kadar mutlu olmuştum! O fotoğrafı yayınlamakla, benim için ne kadar güzel günlere kapı açtığınızı tahmin bile edemezsiniz! Sizlere minnettarım…
2 yıl boyunca, küçük bir dijital makinemle fotoğraf çekiyordum, babamı da hep profesyonel makine alması hususunda sıkıştırıyordum. Ve dergide fotoğrafımın yayınlandığını görünce bana profesyonel bir makine aldı. Hayatımın en güzel günlerinden birisiydi o gün.
Erciyes’te İlahiyat fakültesinde okuyorum. Aynı zamanda Anadolu Üniversitesi’nde Fotoğrafçılık ve Kameramanlık bölümüne de başladım.
Şimdi ise çektiğim fotoğraflarla harç paramı kendim karşılayabiliyorum:) yani ne hoş, ne anlamlı şeylere kapı açtınız, sizi haberdar etmek istedim. Tekrar teşekkür ederim. Yeni fotoğraflardan sizlere de gönderiyorum vesselam. Hayırlı günler.