Modernleşme sürecinin yıkıcı etkisi hepimizi çepeçevre sarmış durumda. “Yeni bir sistem mümkün mü?” gibi mühim bir soru, bu sürecin etkilerinden rahatsız olanların gündeminden düşmüyor. Prof. Dr. Bedri Gencer, Doğu Batı yayınlarından çıkan, kemiyet ve keyfiyet bakımından oldukça hacimli “İslam’da Modernleşme” isimli kitap ile bu soruna değiniyor. Günümüz dünyasında herkes bir şeyler arıyor, yazıyor, konuşuyor. Ancak bu alışılageldik bakış açılarından tatmin olmayarak kadim hikmet çizgisine dönüşü özleyenler de var. Farklı ve otantik, asırlara uzanan kadim bir geleneğin tâ içinden konuşan bir ses duymak isteyenler, Bedri Gencer’in hem bu eserinde hem de çeşitli programlarında adeta kendilerini buluyorlar.
Bedri Gencer, Yusuf Kaplan’ın deyimiyle, İslâmî ilimler ile Sosyal Bilimleri’ni birleştirerek düşünce üreten âlim-mütefekkir şahsiyetini yansıtan “yeni düşünür tipi”nin parlak, öne çıkan temsilcisi. O resmen bir sosyal bilimci olduğu halde, konuştuğu zaman asırlara uzanan kadim bir geleneğin tâ içinden adeta sarıklı bir İslâm âlimi gibi konuşan, insanları dünyaya hikmet perspektifiyle bakmaya çağıran istisnaî biri. Bedri Gencer, İslâmî ilimler ile sosyal bilimlerin birleştiği ve “hikmet paradigması” olarak ifade ettiği bu perspektifi gölgeleyen, Müslümanların din algısını bulandıran sekülerizmin dayandığı ana kavram olarak medeniyeti de kıyasıya eleştiriyor.
Bahsettiğimiz modernleşme süreci ile ilgili Bedri Hoca, “Temel sıkıntı ilmin hazmedilemeyişi” diyor ve ekliyor “önceden ilim medresede öğrenilir, tekkede hazmedilirdi, şimdi böyle bir ortam yok, o yüzden modernizm ile güçlü bir mücadele gerçekleşmiyor.” Bedri Hoca, kitaba olan ilginin de yetersiz olduğu görüşünde, kitabın kalın olmasından ve fiyatının fazla olmasından şikayet edenlere haklı olarak kızıyor.
Zamanımızda böyle insanlar zor bulunuyor, değerini bilmek lazım, bir şeyin kıymetini fark etmemiz için onu kaybetmeyi beklememeliyiz.