Şu bir gerçektir ki akılcılık bir iddia işidir. Akıl ile bir yerlere varma iddiasıdır. Tasavvuf ise bir nevi iddialardan vazgeçmek demektir.
Çok sevdiğimiz bir dayımızın Murat 124 model dünya tatlısı bir arabası vardı. Minik “Serçe” sahibinin titiz bakımı yüzünden yıllara meydan okurcasına hala yeni gibi gıpgıcırdı.
Çok sevdiğimiz dayımız bazen bu Serçe’yi mersedese bile değişmeyeceğini söyler, “Arabanın kralı bizim murattır” derdi. Onun dediğine göre bu küçük otomobil, otobanda nice sıfır arabaları bile geçmişti. Yani anlayacağınız dayı beye göre Murat 124 ile uzaya bile bir sefer düzenlenebilirdi.
Dayı bey gaza bastıkça motor adeta tüm otalara nispet edercesine bas bas bağırır ve o bağırdıkça bizim dayı bey “jet gibi gidiyor mübarek!” diyerekten kendinden geçerdi… Ne kendi sesini duyar ne başka otoların ısrarlı korna seslerini…
Bir gün diğer araçtakiler arabadan duman çıktığını görmüşler ve dayı beyi uyarmışlar fakat ne fayda… Kim tutar bizim muratı. Rahmetli keşke arabasının serçe model Murat 124 olduğunu anlasaydı bu kazadan önce..
İşte aklını yüceltenlerin durumu bindiği aracın kapasitesini bilmeyen dayı beyden farksızdır. Bazıları akıl aracına binerek yıldızlara kavuşacaklarını sanırlar. Birçoklarının kafasından duman çıkmasının sebebi, araçlarının kapasitesini bilmeden gaza asıldıkça asılmalarıdır.
Sonuçta bu sözlerime katılmayabilirsiniz fakat şu bir gerçektir ki akılcılık bir iddia işidir. Akıl ile bir yerlere varma iddiasıdır. Tasavvuf ise bir nevi iddialardan vazgeçmek demektir. “Ben gelmedim dava için” diyen Yunus Emre yanlış düşünmüyorsam bunu anlatmak istemiştir. Zira Arapça’da “iddia” ve “dava” kelimeleri aynı kökten gelir ve benzer anlamlar taşırlar. Ziyauddin Nahşebi hazretleri şöyle buyurur: “Azizim bu öyle bir yoldur ki kişinin itaatkar olmayanı, taat davası güden kimseden daha iyidir” (Bkz. Silküs Süluk, Ariflerin Yolu, Terc. Mustafa Çelik, İnsan Yay. İst, 1999)
Anladığım kadarıyla tasavvuf bana şunları söylüyor: Ben aklımla hallederim deme önce bu iddiadan vazgeç… Ben sabırlı olacağım deme zira öyle bir şey başa gelir ki sabır edemezsin. İddiandan davandan vazgeç. Dava sahibi olma. Zira manevi olarak da olsa yapacağım dediğin şeyler aslında senin nefsini besleyecek, enaniyetini büyütecektir. Seni cennete sokacak olan şey iddian değil, rahmeti rahmandır. Burada olumsuz manada kullandığımız “dava”dan kastımız her müminin sahip olması gereken İslam davası değil. Bir işte gösterilen aşırı hırsın, inatla birleşerek körü körüne savunulmasıdır.