Bosna’ya giden her Türk bir kültür şoku ile yüz yüze geliyor. Bu güneşin battığı yerlerde karşılaşılan şoklardan biraz farklı ama. Aslında şok mu demek lazım, yoksa beklentilerimizin boşa çıkması mı, o da net değil. Her neyse bir şaşkınlık yaşanıyor. Bir değil iki şaşkınlık demek daha doğru olabilir.
Üç gün giden bizlerin bile iliklerimize kadar hissettiğimiz iki şaşkınlıktan bir tanesi Bosnalıların ne kendilerini ne de bizi bizim onları gördüğümüz gibi görmemeleri. Bizim bir Evlad-ı Fatihan bakışımız var. Temaslarımız da tabiri caizse “Hayda bre döndük yeniden” coşkusunda. Ama bunlar o kadar naif kalıyor ki… Tam da ben ne söylerim, tamburam ne çalar durumu. Uzatmaya ve orada yaşadığımız şaşkınlığa yeniden düşmeye gerek yok. Şunu bilelim yeter: Bosnalıların dünyası çok farklı.
İkinci şaşkınlık Aliya hakkında. Boşnakların bu efsanevi liderleri hakkında bizdeki bakış az çok bellidir. Aliya, bizde hakikaten sevilir. Bosnalıların da bizim gibi bir Aliya bakışına sahip olduklarını söylemek zor ama. Onların arasında bizdeki gibi bir Aliya resmi yok. Aliya’yı ciddi manada eleştirenler, hatta ihanetle suçlayanlar var. Bunlara şahit olunca elinizden şaşırmaktan başka bir şey gelmiyor. “Adam buralı, sen ondan iyi mi bileceksin” eşliğinde bir yukarıdaki hükmü yeniden tasdik ediyorsunuz: Evet, evet Bosnalıların dünyası çok farklı.