
Bir gün beyleri Sultan Mahmud’a:
- “Eyaz denilen bu kölenin ne marifeti var ki sen ona otuz kişinin maaşı kadar maaş ödüyorsun?” dediler.
Sultan Mahmud bu soruya o anda karşılık vermedi. Birkaç gün sonra beylerini alarak ava çıktı. Giderlerken bir kervanın gitmekte olduğunu gördüler.
Sultan Mahmud Beylerden birine :
- Git sor, bakalım bu kervan nereden geliyor? dedi.
Bey atını sürerek gitti, birkaç dakika içinde geriye döndü.
- Efendim kervan Rey şehrinden geliyor dedi. Sultan Mahmud :
- Peki nereye gidiyormuş ? diye sorunca bey susup kaldı.
Bunun üzerine Sultan Mahmud başka birini gönderdi. O da gidip geldi :
Efendim, Yemen’e gidiyormuş dedi.
Padişah :
Yükü neymiş? deyince o da sustu kaldı.
Bu defa padişah başka bir beye :
- Sen de git yükünü öğren!. dedi.
Bey gitti ve geldi :
‘‘Her cins mal var, fakat çoğu Rey kaseleri” dedi.
Padişah :
- Peki kervan Rey’den ne zaman çıkmış? diye sorunca, bey susup kaldı ve hiçbir cevap veremedi.
Padişah böylece tam otuz beyi gönderdi. Otuzu da istenen bilgileri tam olarak getiremedi.
Padişah son olarak Eyaz’ı çağırdı:
- Eyaz, dedi. Git bakalım şu kervan nereden geliyor, dedi.
- O da gidip döndü. Saygıyla padişahın huzurunda eğilerek konuşmaya başladı :
- Efendim, kervan görünür görünmez sizin merak ederek soracağınızı tahmin ettiğimden gidip gerekenleri öğrendim. Kervan Rey’den geliyor, Yemen’e gidiyor. Yükü şudur; şu kadar at, şu kadar deve, şu kadar katırdan oluşuyor. Kervanda şu kadar insan var,onlardan şu kadarı silahlı… diye başlayarak kervan hakkında en küçük malumata varıncaya kadar anlattı. Bütün bunları beyler ağzı açık dinliyorlardı.
Böylece Eyaz tek başına otuz beyin edinemediği bilgiyi edinmiş, başaramadığı işi başarmıştı.