
Tarihin tanıdığı en has adamları bilirsin değil mi?
Kitâb’ın “düşmanına çetin, sevenine merhametliler” dediği...
Adam gibi adamlardı onlar.
Tevrat yüzlerindeki secde izine dikkat çekmişti.
İncil ise çiftçiyi sevindiren ekin diye anlatmıştı.
Bir ekin ki filizini çıkarmış, güçlenmiş, dimdik doğrulmuş.
Yüzleri nişanlı, bereketli bir nesildi onlar...
Yaratanları kendilerinden razı olmuş...
Onlar da Yaratanlarından razı olmuş kahramanlar…
“O’nunla beraber olanların” yani kahramanların...
Tümünün ortak bir vasfı vardı ki bilmeliyiz.
Hepsi ama hepsi evvela bir gönle düşmüşlerdi.
Hepsinin üzerine önce bir nazar ilişmişti ki erdirici...
Erdiren bir nazar almış onları, bereketli bir gönle fidelemişti.
O gönül onları alıp yıldızlara dönüştürecek bir gönüldü.
İmar eden, inşa eden, ihya eden bir anne kucağı sanki...
Siretlerini ta ezelden saklayıp getirmiş bu gönülden...
Zamanları gelince dünyaya sağnak sağnak yağmışlardı.
Dünya, dünya olalı öylelerini görmedi.
Geldiler, zamanı aşan destanlar yazdılar...
Sonra gittiler bir daha gelmemecesine....
Bundan sonra öyleleri görülmeyecek…
Gelemeyecek onlar gibisi, beklemek nafile...
Hiçbir fani onlar gibi olmayacak; ollamayacak heyhat!
Faziletlerin zirvesini doldurmuş o kafile.
Kafileden arta kalan o ders tesellimiz olacak ama...
Bir ders ki nasıl adam olunur, nasıl çıkılır zirveye...
Bize kalan onlardan bir ufuktur, bir usul ki
Kendilerini alıp götüren nazarda gizli her şey... Bir nazarın ufkudur ki çıkacaksa adam öyle çıkacak... Gelecekse o beklenen, nazarla önce bir gönle akacak... Önce bir gönülde yetişecek, önce bir gönülden çıkacak.
Artık biliyoruz ki adam yetişmez, ot gibi.
Adam önce bir gönle düşer, bir gönle erer.
Bir bereketli gönülde fidelenir ki gönlün işi budur.
Bulmaktır adamı, sevmek ve sevdirmektir.
Tıpkı kendisinin gittiği yoldan, tıpkı kendisi gibi...
Tıpkı kendisinin erdiği gibi adamlığa erdirmektir.
İşi budur o gönlün, çünkü iş ona yazılmıştır.
İşi budur, çünkü hamuru o sırla mayalanmıştır.
O nazarsız kalmaz; arayacak, kendisi gibisini bulacaktır.
O düşünmese olmaz: “Gönlümdeki miras nereye gidecektir?”
Çünkü budur ancak harcı, kendisi de öyle ermiştir.
Ona da bir göz koyan olmuş, birisi onun için dertlenmiştir.
O da bir nazar almıştır ki artık çaresizdir, erecek. Farkedecek, üstündeki nazarın ancak nazardır hakkı Bilir ki artık varoluşunun işte bu nazarda saklı... Nazar etmelidir artık, nazarın bedeli nazardır... Nazar etmelidir artık, nazar etmemek ancak ardır.
Artık biliyoruz ki adam yetişmez, ot gibi.
Adam önce bir gönülde biter, gönle düşer.
“Zamanın ihtiyacı adam”ın ufku belirir önce.
“Adam olsa, adam gelse”nin özlemi uyanır.
Sonra özlem boy verir, ortaya bir portre çıkarır.
Bir adam yetişir gönülde, biliriz adam kimdir?
Artık sıra nazarındır; adam, nazarın kaderinde saklıdır.
Artık biliyoruz ki adam yetişmez, ot gibi.
Adam önce bir nazar alır.
Bir nazara tutulur, bir nazara ki çarptı mı safına alır.
Alır, koyar bir yola ki hiç sapmaz, gayriye gitmez.
Bir nazar ki anlık akışında zaman bitmez.
Ruhunu kavrayıp, kendisiyle bir devrana dalarak...
Böylece bir sefere koyar, bir sonsuz seyr başlatır.
İmtihan başlatır, dermanı içinde dertlere salarak...
Sır başlatır, sırra yaran olacak gayr başlatır.
Artık biliyoruz ki adam yetişmez, ot gibi.
Adam önce bir gönle düş olur, tav olur.
Artık biliyoruz ki adam yetişmez, ot gibi.
Adam önce bir nazara gelir, av olur.