Pınar Günaydın
Sena Kız Kur`an Kursu Hafız Adaylarından...
Ben bir hafız adayıyım. İki ayda hafızlık yapılabildiğini duyduğumda önce çok şaşırdım ve sonra çok düşündüm. Hafızlık neydi?
Hafızlık meğer bir gönül işiymiş. Önce hiç aklımda yokken bir vesile ile başlamak, sonra onu iliklerinde hissedip bağımlılık yaptığını görmekmiş. Hafızlıktan ayrı geçirdiğin zamanlarda böyle bir nimetin özleminin dahi mükemmel olduğunu, her fırsatta yeniden hatırlamakmış. Sevgilisinden ayrılan aşık misali acı çekip vuslat için yalvarmakmış. O`nun sahibine...
Ders çalışırken kendinden geçip dünya ile ilişiğini kesmekmiş. Hocalarımızın “sizler değerli taşlar içinde en değerli olanlarsınız” sözlerinde kaybolup Yaradan`ın ne kadar lütüufkar olduğunu bir kez daha anlamakmış. İleride iyi bir ebeveyn olmaya çalıştığında evlatlarına en güzel anılarını anlatacağını düşünmekmiş. Dünyalık bir meslek için ömürlerini, dirseklerini sıralarda çürütenlere inat, maddi hiçbir garantisi olmayan fakat manevi boyutuna güç yetmeyene dört elle değil, dört gönülle sarılmakmış. Dersini yapamayıp ağladığında, bu dünyanın kötülüklerinden seni temizleyen tek şey olarak görmekmiş gözyaşlarını. Ve “Biz Onu (Kur`an-ı) bir dağa indirseydik muhakkak onu Allah korkusundan baş eğerek parça parça olmuş görürdün” (Haşr, 21) ayeti kerimesini hatırlayıp yaptığın işin ne kadar ağır olduğunu yeniden idrak edebilmekmiş.
Umudunu yitirip başaramayacağını düşündüğün bir anda Hz. Ömer`in (r.a) hiçbir ayeti hayatına aktarmadan ötekini ezberlemediğini böylece dört yılda sadece Bakara Sûresi`ni hıfz ettiğini hatırlayıp utanarak sabır küpünü yeniden doldurmakmış. Genç yaşta nefsini köreltmeye çalışırken seni zorladığı zamanlarda gözyaşları içinde secdeye kapanıp “ Ya Rab, gücümü, sabrımı arttır. Beni hafız yaşat, hafız öldür” diye dua ederken hıçkırıklara boğulmakmış.
Herkesin sana hafız olarak verdiği değer şöyle dursun Rabb`in açtığı ve açacağı kapıları düşünerek içini kaplayan huzurun yüzüne yansıdığını görmekmiş.
Sana ne kadar biçildiğini bilmediğin bir ömür payında hafızlıkta geçirdiğin bir buçuk iki senenin hayatında geçirdiğin en güzel yıllar olduğunu anlamakmış. Hafızlığın nasıl olduğunu sorduklarında akınız varsa bir dakika bile beklemeyin diyebilmekmiş. Dersi için üzülen arkadaşına “üzülme en güzel olan, en zor olandır” diye teselli etmekmiş.
Uykusuz geçen gecelerde ebedi istırahatı düşünüp motive olmakmış. Bazen sıranın üstünde uyuya kalmak, bazen kahvaltıya yetişememek, bazen de günlerce bahçeye dahi çıkmamakmış Kelamullah`ı ezberlemek adına. Bu duyguları iki ayın neresine sığdırırlar bilemiyorum ama sözlerimden bir şey anlamayan varsa klasik iki cümleyle özetlemeye çalışayım o zaman:
Hafızlık anlatılmaz yaşanır...