Bugün hususiyle bir çok batılı tarafından Müslümanların medeniyetsiz, terörist ve insan haklarını ihlal eden barbar bir toplum gibi gösterilmeye çalışıldığı bir dönemde, Müslümanların değil kendi aralarındaki şefkat ve merhameti, gayr-ı Müslim teb’alarına karşı bile gösterdikleri saygı, hürmet ve müsamahayı ortaya koyan bir belgeyi gündeme taşımak faydalı olacaktır. Zira çok önemli bir insan hakları bildirgesi konumundaki bu fermana, maalesef dünya medyasınca pek ilgi gösterilmediği gibi, görmezden gelinmesi de bizi buna sevketmiştir. Bu belge, tam bundan 545 yıl önce dedemiz Fatih Sultan Mehmet Han tarafından Bosna’nın fethiyle birlikte orada yaşayan Hristiyan teb’a için imzalanmıştır.
Fatih’in bu fermanı, Başkent Saraybosna’dan 50 km uzaklıkta bulunan Fonitsa’da bir dağın yamacındaki Manastır’da halen orijinal olarak bulunmaktadır.
Bu fermanın (ahitnamenin), insan hakları evrensel beyannamesinin ilanından 485 yıl önce imzalanıp uygulanmaya konulması, bugün dünyaya insan hakları adına çok önemli mesajlar vermektedir. Ahitname Müslümanların hoşgörü ve müsamaha adına ne denli ileri olduğunun göstergesi olduğu gibi, İslam dininin temsilcilerinin kendi egemenlikleri altındaki gayr-ı Müslim halklara ne derece adil davrandığının da apaçık ispatıdır. Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri, Latin papazlarına gönderdiği fermanında şöyle der:
"Ben ki Sultân Mehmet Hanım. Cümle avâm ve havâssa ma‘lûm ola ki, işbu dârendegân-ı fermân-ı hümâyûn Bosna ruhbânlarına mezîd-i inâyetim zuhûra gelip buyurdum ki, mezbûrlara ve kiliselerine kimse mâni‘ ve müzâhim olmayıp ihtiyâtsız memleketimde duralar. Ve kaçup gidenler dahi emn ü emânda olalar.
Gelüp bizim hâssa memleketimizde havfsiz sâkin olup kiliselerine mütemekkin olalar. Ve yüce hazretimden ve vezîrlerimden ve kullarımdan ve reâyalarımdan ve cemî‘-i memleketim halkından kimse mezbûrelere dahl ve ta‘arruz edip incitmeyeler, kendülerine ve cânlarına ve mâllarına ve kiliselerine ve dahi yabandan hâssa memleketimize âdem gelirler ise yemîn-i mugâlaza ederim ki yeri, göğü yaratan Perverdigâr hakkı içün ve Mushaf hakkı içün ve ulu Peygamberimiz hakkı içün ve yüz yirmi dört bin peygamberler hakkı içün ve kuşandığım kılıç hakkı içün bu yazılanlara hiçbir ferd muhâlefet etmeye. Mâdâm ki bunlar benim emrime mutî ve münkâd olalar. Şöyle bilesiz."
Fermanın sadeleştirilmiş şekli şöyledir:
"Ben ki Sultân Mehmet Hanım. Herkes bilmelidir ki ve bu fermanımla buyurdum ki, Bosna ruhbanlarına ve kiliselerine kimse mani olmasın, onlara eziyet vermesin. Onlar memleketimde korkusuzca ve huzur içinde yaşasınlar. Kaçmak isteyenler de emniyet içinde gidecekleri yere gitsinler.
Memleketimize gelenler de korkusuzca yaşayıp kiliselerinde rahatça ibadet etsinler. Ve Vezirlerimden, idarecilerimden ve bütün memleket halkımdan hiçbir kimse bu din adamlarına (rahiplere) ve hatta dışardan gelen kimselere müdahale edip onların canlarına, mallarına ve kiliselerine zarar verip incitmesin. Büyük bir yeminle söylüyorum ki, yeri ve göğü yaratan Cenab-ı hakk için, Kur’an-ı Keim hakkı için, Peygamber Efendimizin hakkı için ve yüz yirmi dört bin peygamber hakkı için ve kuşandığım kılıç hakkı için sakın hiçbir kimse bu yazdıklarıma muhalefet etmesin! Madem ki bu insanlar benim emrime itaati kabul ediyorlar, siz de bu yazılanlara uymalısınız. Bunu böyle bilesiniz!”
Bu fermânda görüldüğü üzere, buralarda yaşayan bölge halkına mal, can güvenliği verilmiş, dinî serbesti tanınmış, onların geniş bir hürriyet ortamında hayatlarını sürdürmeleri sağlanmıştır.