Kötülük, dünyadaki temel kavramlardan biri. Onun ne olduğunu, insanın neden bununla donatıldığını doğru anlayamayan kişi; dünyasını da yanlış anlamlandırır.
lemde Ne Varsa; Âdemde O Var” Ama Niye?!
Kimse kendinde olmayanı tanıyamaz. Algılayamaz çünkü. Sinir sistemimizde ışığın bir karşılığı olmasa; güneşi tanıyamazdık. Her şey de böyle. Bu yüzden insan; yaratılmışların en üstünü. (Pek çoğu; melekleri insandan üstün görür. Ne yanılsama ama! Allah için değer birimi salt iyilik olsaydı doğru olabilirdi. Ama değil.) Allah, insanın, yaratılmışların en şereflisi olduğunu söylüyor. Hiç düşündünüz mü: Nedendir acaba? Nedir mahlukatta olmayıp da insanda olan?.. Melekte olmayan, şeytanda olmayan, cinde olmayan, hayvanda olmayan, çiçekte olmayan, dağda olmayan?.. Cevap: Her şey! Mahlûkatta olmayıp da insanda olan şey; sadece her şey! Melekte iyilik, şeytanda kötülük, hayvanda arzu, eşyada bilgi, dağda Allah korkusu var… Bunların hepsi ve daha fazlası ise aynı anda sadece insanda var. Sufilerin deyişiyle: “Âlemde ne varsa; âdemde o var.” İşte bu yüzden; sadece insan, tüm yaratılmışların içinde Allah’ı en kâmil düzeyde algılayabilir. İşte bu yüzden; en iyi insan tanır. En iyi; insan temsil eder. Şeref de buradan gelir.
Kötülük Nimettir
Bu açıdan bakıldığında insanın içindeki kötülük bile nimettir. Eğer o içimizde eksik olsa; kimilerince; âlemlerde kötülük olarak tanımlanan şeyleri algılayamazdık. Algıda eksiklik; bilgide eksikliği, bilgide eksiklik; temsilde eksikliği getirir. Bu da Allah’ın şanına yakışmazdı.
Lakin bu; şu demek değil: “Madem kötülük de nimet; hadi işleyip duralım.” Olmaz! Belli ki o, içimize; işleyelim diye değil, anlayalım diye konmuş. Oysa biz çoğunlukla; tanıma amaçlı olarak elimize verilmiş o aletin kontrolünü elimizden kaçırıyoruz. Kontrolüne giriyoruz. Yani eşyayı yerli yerinde kullanmadığımızdan dolayı nankörlük etmiş oluyoruz. Nimete hıyanet…
Söz konusu “kötülük” olunca; nimete hıyanet ifadesi, çoklarına ağır gelecek biliyorum. O yüzden iyi bir kavramdan daha misal vereyim ki tam anlaşılsın: Hani bilirsiniz: “Merhametten maraz doğar” diye bir söz vardır. Çoğu yanlış bulur. Bazıları israiliyat der, geçer. İkisi de değildir. Doğru bir sözdür. Lakin “ama”sı vardır: O bilinmeden eksik anlaşılır. Şudur: “Yersiz kullanılırsa”. Yani “Yersiz kullanılan merhametten maraz doğar.” Allah’ın insana verdiği her nimet gibi: Akıl nimettir. Yersiz kullanılırsa maraz çıkarır. Konuşma yeteneği nimettir. Yersiz kullanılırsa marazı çıkarır… gibi.
Kem Alatla Kemalat Olmaz
Kötülük, dünyadaki temel kavramlardan biri. Onun ne olduğunu, insanın neden bununla donatıldığını doğru anlayamayan kişi; dünyasını da yanlış anlamlandırır. İnsanın içindeki kötülük duygusunun ne ve neden olduğunu en iyi sufiler bilir. Bu yüzden pek çok tarikat, insanın içindeki kötülüklerin çoğuna kaynaklık eden nefisle mücadele ederken, sanıldığının aksine onu yok etmeye çalışmaz. Amaç; sadece kontrol altına almaktır. Çünkü bilirler ki; nefsini öldüren insan adeta melek gibidir. İnsanın meleki özellikler taşıması tasvip edilirken, insanlığını kaybedip adeta tamamen melekleşmesi, makbul sayılmaz. Bir kere amaç bu değildir. Zira gerekseydi: Allah, kişiyi doğrudan melek olarak yaratırdı. Nefis ve içinde barındırdığı bütün duygu ve manalar, insana; Allah’ı tanımak için lazımdır. Eğer bunlar yok edilirse; insanın onu diğer mahlûkattan üstün kılan donanımı zarar görmüş olur. Kem alatla da kemalat olmaz.
Kimse Hariçten Ezan Okumasın!
Bu arada: Her ne kadar sıcak gündem olmasa da sık sık ısıtılan bir tartışma Türkçe ezan konusu. Zaman zaman –çoğunlukla sol görüşlü- birileri ortaya çıkıp: “Ezan Türkçe okunsun” filan diyorlar hâlâ. İyi, hoş da… “Ezan, sizin istediğiniz gibi Türkçe okunmaya başlarsa, namaza başlayacak mısın?” diye sorarlar adama. Konuya önyargıyla yaklaştığımdan değil de; fıkıhçıların karar vermesi gereken bir konuda, politikacıların bu kadar çok ahkâm kesmesinden dolayı kızgınım. Sonuçta; hakikatten korkumuz mu var ki bu konuyu da tartışmayalım?. İslam açıklık dini. Taraflar, Kur’an’dan ve hadislerden delillerini koysunlar ortaya; gerçek neymiş hepimiz bilelim. Lakin isterim ki: Kötü niyetliler lafa karışmasın. Karıştırmayalım. Sonuçta bu bizim iç meselemiz. Kimse “hariçten” ezan okumasın.