M. Emin Kul
1990’ların başı, yer İstanbul Caddebostan’da bir apartman dairesi; Bir grup umutsuz ev kadını, derin siyasi bilgi ve entelektüel birikimlerini birbirileriyle paylaşmaktadır:
— Valla şekerim hadi üniversitelerde beyni yıkananlar, koca zoruyla, tarikat korkusuyla kapananlar neyse de, bir insan 13–14 yaşında bir çocuğa nasıl kendi hayat tarzını dayatır, onu kendi gibi düşünmeye, davranmaya, giyinmeye zorlar, hiç anlayıp hazmedemiyorum.
— Gerçekten çok haklısın canım, bir de özgürlük ve demokrasiden bahsetmiyorlar mı deli olucam.
— Bunların çocuklarını ellerinden alacaksın, kendi hayat tarzlarını dayatmalarına izin vermeyeceksin.
— Aynen, çok iyi dedin nonoşum, baskıdan bir kurtulsunlar, çağdaş yaşam imkânı bulsunlar bak bir daha dönerler mi? Oldukça ateşli bu konuşmaları, çalan kapı böler, gelen ekibin en dertlisi Sevim hanımdır. — Hayrola Sevimciğim geciktin, meraklandık.
— Hiç sormayın, bu kız beni öldürecek yakında.
— Yapma! Hala aynı mı, hiç düzelme yok mu?
— Daha da beter oldu hayatım, bir senedir uğraşıyoruz, çalmadığımız kapı, gitmediğimiz psikolog kalmadı hatta babası bir dedektif bile tuttu izlemesi için, ama nafile fırsat buldu mu o gericilerin içinde alıyormuş soluğu. — Vah vah sen git İstanbul’un en iyi kolejini bitir devamında en yüksek puanla üniversiteye başla sonra başına gelene bak.
— Hiç sorma, uygulamadığımız yasak, yapmadığımız baskı kalmadı, kaç defa uzun eteklerini yırttık, başörtülerini attık, vazgeçiremedik, evden açık çıkıyor, apartmandan çıkarken yukardan bakıyoruz sıkma baş oluvermiş, meğerse her ihtimale karşı apartman boşluğuna saklıyormuş tesettür eşyalarını.
— Belki gelir geçer bir gençlik hevesidir, kendi haline bıraksanız biraz.
— Onu da denedik, bu sefer küçük kızı da zehirlemeye başladı, baktık onda da gariplikler oluyor, sıkı takibe aldık, her akşam babasıyla beraber yemin ettiriyoruz onüç yaşındaki çocuğa; ablam gibi değil sizin gibi düşünüp, giyinicem diye.
— Abladan ümidi kestiniz demek
— Geçenki son olaydan sonra hiç ümidim kalmadı; bunu hafta sonu yine odasına kilitledik gidemesin takımının yanına diye, 3–4 saat sonra baktım sesi çıkmıyor kapıyı açtım ki aklımı oynatıyordum; iki yatağı üst üste koymuş onların üstüne de sandalyeyi koymuş, ellerini tavana vurup yüzüne sürtüyor, delirdi zannettim çığlık çığlığa bağırmışım tüm apartman kapıya yığıldı
— Eeee neymiş meğer
— Bunu kilitledik ya; meğer namaz vakti geçecekmiş duvarlar da kâğıt kaplı diye kireç tavandan susuz abdest alıyormuş.
— Yeter! Ay valla anlatma artık şekerim şimdi bayılıcam, evlerden uzak hepimizin çoluğu çocuğu var daha neler görücez bakalım, serin yeşil çuhayı da konkene başlayalım.
* Yukarıda anlatılanlar kurgu değil, bizzat yaşayanların anlattığı gerçek anekdotlardır.